- 2 -

1K 114 40
                                        

Seungmin sert bakışlarını bilgisayarına dikmişken arama motoruna yazılanlar silindi. Seungmin hızla klavyesinin başına geçti.

Kimsin?  Diye yazdı Seungmin arama motoruna.

Seungmin arkasına yaslanıp bilgisayarı izledi. Kelime silinip yerine yenisi yazıldı.

Kurbanlarından birinin yakını.

Seungmin kurbanlarını düşündü. Birçok kişiye aynı şeyi yapmıştı. Onu asla bulamazdı.

Ne istiyorsun?  Diye yazdı bu sefer.

Buna bir son vermeni. Kimsenin kötülüğünü istemiyorum.

Bu seni neden ilgilendiriyor? 

Seni ilgilendirmeyen konulara karışma.

Veletsin.

Bilgisayarın elimde. İstediğimi yaparım. Haddini bil.

Bu benim eğlence anlayışım.

Başka bir hobi oluştur kendine o zaman.

Seungmin sinirle bilgisayarda birkaç işlem yaptı ve bilgisayarı yeniden başlatıp kapattı. Kimdi bu kişi?

"Anneciğim! Yeni bilgisayar alabilir miyiz?"

-

Seungmin ellerine cebine koymuş, kapüşonunu da kafasına geçirmiş bir şekilde sokakta yürürken gösteri salonunun önüne gelmesi ile durup ışıklandırılmış yazıyı mırıldandı. "Bang Christopher Chan."

Koca iki siyah giriş kapısının önündeki personellere baktı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Kapıdan içeri girmek için bir adımını atmıştı ki personellerden biri onu durdurdu.

"Biletinizi görebilir miyim, efendim?"

"Ben az önce gelip vermiştim." Dedi Seungmin şaşırmış gibi yaparak. "Şu beyefendiye." Dedikten sonra iki adım ötedeki personeli gösterdi.

İki personel birbirlerine gözlerini kırpıştırarak bakarken, "Böyle rezalet yok." Diye mırıldandı Seungmin. "Boşuna mı para verdim yani?" Seungmin birkaç adım geriye çıkıp kafasını iki yana salladı. "Hiç yakıştıramadım. Gerçekten."

"Üzgünüz efendim..." Dedi arkadaki personel. "Ben karıştırmış olmalıyım. Çok fazla kişi girip çıkınca tabii. Bir de kafam biraz dağınıktı."

Öndeki personel derin bir nefes aldı ve yüzüne sıcak bir tebessüm yerleştirdi. "Özür dileriz, buyurun."

Seungmin, "Önemli değil." Diye mırıldandı ve salona giriş yaptı.

Kırmızı perde yavaş yavaş kendi taraflarına doğru çekilmişti. Sahne zifiri karanlık iken yukarıdan bir spot ışığın gönderilmesi ile sahnede piyanonun başında oturan genç adam belli oldu.

Seungmin gözlerini kıstı hafifçe. Merdivenlerden ağır ağır indi ve en önlerdeki tek boş koltuğa oturdu. İçerisi tıklım tıklımdı. Onlarca, belki de yüzlerce insan kaynıyordu bu devasa salonda. Herkes, bunca insan bu adamı mı dinlemeye geliyordu? Diye düşündü Seungmin. Bunu saçma bulmuştu. Fakat genç adam müziğe başlayınca sert bakışları yumuşadı.

Piyanonun başındaki genç adamın parmakları piyano tuşlarının üzerinde adeta dans ediyordu.

Seungmin daha önce hiç piyano resitali izlemediği için mi, yoksa piyanonun başında oturan genç adam çok güzel çaldığı için mi bu kadar etkilenmişti bilememişti.

Ne kadardır buradaydı, hiçbir fikri yoktu. Ama tam kırk dakikadır bu genç adamı dinliyordu. Piyanonun başındaki adam parmaklarını bir süre oynatmayan tuşların üzerinde beklettikten sonra gösteri boyunca hiç bozmadığı dik duruşu ile beklemeye devam etti. Genç adam ayağa kalkıp seyircilere dönüp eğildiğinde seyircilerden bir alkış tufanı koptu.

Seungmin de seyircilere eşlik edip genç adamı alkışlamaya başladı. İtiraf etmeliydi ki bu gösteri gerçekten çok hoşuna gitmişti.

Genç adam kalktıktan sonra eğilip sahneyi terk ettiğinde herkes oturduğu koyu kırmızı koltuklardan kalkmış çıkışa ilerliyordu. Seungmin hep aynı yerde durdu. Oturup boş sahneyi seyretti.

Telefonunu çıkarıp gösteri salonunun ismini yazdı. Gösterinin giriş fiyatını öğrendiğinde gözleri kocaman oldu. Vicdanını rahatlatmak için elinde ne kadar para varsa hepsini oturduğu koltukta bıraktı.

Gösteri salonunun boşaldıktan sonra görevliler salonu temizlemek için geldiğinde Seungmin yerlere bakınmaya başladı.

"Beyefendi, gösteri sona erdi. Size çıkışa kadar eşlik etmemi ister misiniz?"

"Ben..." Diye mırıldandı Seungmin gözlerini yerden ayırmaz, saçlarını karıştırırken. "Ben," deyip görevliye döndü ve insanı çıldırtacak güzellikteki gözleri ile görevliye baktı. "Bilekliğimi düşürdüm. Onu arıyorum."

Görevli gözlerini kırpıştırdı birkaç kez. "Ben ararım, efendim. Siz zahmet etmeyin."

"Olmaz ama... Onu bulmam lazım. Rahmetli büyükannemin bana hediyesiydi." Dedi hüzünlü bir ses tonu ile. Arkasını döndü ve yere çömelip koltukların altına bakındı. 

Seungmin iyi bir oyuncuydu, aynı zamanda bir dolandırıcı.

Kafasını eğdiğinden dolayı gözünün önüne gelen saçı kulağının arkasına itti ve kaybolmayan, var olmayan bilekliğini aramaya devam etti.

Görevli Seungmin'in bu haline üzülmüştü. Ona yardım etmek istiyordu ama patronundan ceza alabileceği gerçeği de vardı. Düşündü ve aklına gelen fikir ile yüzündeki hüzünlü ifadeyi silip yerine şirin, samimi bir gülümseme yerleştirdi. "Efendim, ben sizin bilekliğinizi arayayım. Siz de o sırada kulisteki boş odalardan birinde beni bekleyin. Ne dersiniz?"

Seungmin başını kaldırmadan sinsice sırıttı. Sırıtışı silip yerine şirin bir gülümseme yerleştirdikten sonra ayağa kalkıp görevliye döndü. Yüzünde acı bir gülümseme vardı. Yanaklarını ıslatan gözyaşlarını sildi. "Çok teşekkür ederim. Bir tanesiniz."

Görevli genç o sırada ne diyeceğini şaşırmıştı. "Ben teşekkür ederim, efendim." Sanırım hata yapmıştı. Ama o bilekliği bulmadan buradan ayrılmayacaktı. 

"Ben bekleyeyim o zaman." Dedi Seungmin yavru kedi gibi. Şirin bir ses tonu kullanmış görevlinin kendisini öncekinden daha da tatlı bulmasını sağlamıştı. "Teşekkürler."

"Olur. Ben bulacağım. Siz bekleyin."

"Hm hm. Tamam."

Seungmin yalnızca personellerin girebileceği kapıya doğru yürüdü. Oradan geçip yolu takip etti ve çıkan tüm kapıların üzerindeki yazıları okudu. "Lee Minho, Seo Changbin, Bang Christopher Chan." Sonuncu kapının önünde durdu. 

Uzun ve zarif parmakları ile kapının kulpunu sardı. Bir nefes verip kapıyı açacağı sırada elini çekip dudağını ısırdı. Başına yine belalar alacaktı. Ama ilk defa yaptığı bir şey değildi. Seungmin alışmıştı. 

Cesaretini toplayı kapıyı çalmadan açtığında beklediği manzara kesinlikle neredeyse öpüşecek olan, takım elbiseli genç adamlar değildi.

unknown hacker | chanminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora