Beyaz bir elbise içinde uzun kahverengi saçlı bir kadın, morarmaya başlamış teniyle yerde hareketsizce yatıyordu. Bu kadın çok tanıdıktı.

"Verda?" Babamın şokla kadına baktığını gördüm. Kanımla kaplanmış elleri titremeye başlarken ona doğru bir adım attı.

Annemin eli hızla ağzına kapandı ve gözyaşları yanaklarına akmaya başladı. İdil ise başını önce kadına sonra babama, sonra tekrar kadına çevirdi.

Yukarıdan düşen kadın Beyaz Gül'dü. İdil'in annesi, babamın aşık olduğu kadın. Ve Kara Yılan'ın Yaşam Çiçeği'ne feda ettiği en değerli varlığı.

Yaşam Çiçeği ile olan bağı koptuğu için feda ettiği kızı da dünyaya dönmüştü fakat ne yazık ki ölü olarak. Şaşkınlıkla neredeyse videoda izlediğim haliyle aynı olduğunu fark ettim. Hiç yaşlanmamıştı.

İdil "A-annem mi?" diye kekeledi.

Babam koşarak yerde cansız bir şekilde yatan kadının yanına gitti ve dizlerinin üzerine çöktü. Bedenini kucağına doğru çektikten sonra "Verda? Uyan. Sen- Nasıl? Nasıl orada olabilirsin? Verda yalvarırım uyan." dedi boğuk bir sesle. Kanlı elleriyle yüzünü okşuyordu.

İdil yavaşça babamla annesine yaklaşıp diz çöktü. Kısık sesle "Anne?" diye seslendi fakat hiçbir karşılık alamadı. Hıçkırarak "Nasıl ya?" diye sorduğunda çekinerek elleriyle annesinin ellerini tuttu. "Çok soğuk. Öldü mü?"

Babam hiçbir cevap vermeyerek önce nabzına baktı. Ardından yüzünü sevdiği kadının saçlarına gömüp ağlamaya başladı. Bu İdil için yeterli bir cevap olmalıydı. Annemin sessiz iç çekişlerini duyarken gözlerimin yavaşça kapanmaya başladığını hissediyordum. Uyumamam gerekiyordu fakat daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum.

Yarı açık göz kapaklarımın ardından İdil'in hızla ayağa kalktığını ve belinden bir bıçak çıkardığını gördüm. Ardından koşarak dedesinin yanına gitti ve titreyen elleriyle bıçağı havaya kaldırdı.

"İdil... Bunu yapmak zorundaydım..." Korkut Çınar zorlukla konuşurken elini hafifçe havaya kaldırdı. İdil'i engellemek istiyor gibiydi fakat buna gücü yoktu.

İdil dişlerini sıkarak "Neden?" diye sordu.

"Annen..." dedikten sonra öksürdü. "Her şeyi mahvedecekti. Birlikte çok güçlü olabilirdik... ama o istemedi. Beni engellemeye çalıştı."

"Sen de onu öldürdün mü?"

Korkut Çınar başını hafifçe yana çevirip kızının cansız bedenine baktı. "Feda ettim. O, çok önemli bir amaç uğruna öldü." dedi.

İdil elini saçlarına götürüp çekiştirerek geriye attı. "Ölmedi. Öldürüldü. Babası tarafından. Güç uğruna." derken öfkeden titriyordu.

Korkut Çınar yüzünü buruşturdu. "Senin de istediğin güç uğruna." dedi ve boğulur gibi bir ses çıkardı. Aldığı her nefeste yüzündeki kara lekeler büyüyordu.

İdil, soğuk yeşil gözlerini dedesine dikti. Dudakları öfkeden gergin bir hâl almıştı. "Benim istediğim güç değildi dede. Beni bir kez olsun gerçekten sevmen ve önemsemendi. Güçlü olursam beni görmeye başlarsın, eziyetlerine bir son verirsin sanmıştım. Yanılmışım." dedi. Biraz önce indirdiği bıçağı tekrar havaya kaldırdı ve hızla dedesinin kalbine sapladı.

"İdil! Yapma, dur!" diye bağırdı babam fakat İdil delirmiş gibi bıçağı tekrar çekip tekrar sapladı.

"Hepsi senin yüzünden! Annemi benden çaldın! Öl! Yaşamayı hak etmiyorsun! Öl!" diye çığlık atıyordu. İdil'in yanında beliren bir beden onu belinden sıkıca kavrayarak dedesinden uzaklaştırdı. Bu kişi, bu köşke ilk getirildiğimde merdivenlerde karşılaştığım tuhaf çocuktu.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now