'𝟾

297 142 138
                                    


[Chang Ha Rin]


"Benim kızım gayet başarılıydı. Ne oldu da bu kadar düştü anlayamıyorum."

Camdan dışarı baktım ve gün ışığının ağaçların yaprakları üzerindeki damlaları nasıl da güzel yansıttığını izledim bir süre.

Derin bir nefes alarak kendimi rahatlatmaya çalıştım. Bir hafta. Tam tamına bir haftadır sadece velilerle görüşüyor, kaprislerini çekmek zorunda kalıyordum.

"Soruları siz hazırlamışsınız, doğru mu?"

Krem rengi koltukta oturan kadına döndüm.

"Evet, doğru."

"Niye bu kadar zor yaptınız?"

Yüzündeki hoşnutsuzluk kendini belli etse de artık bu umurumda değildi. Çünkü bunu zilyon kez yaşamıştım.

"Sorular zor değildi. Sadece düşünmeye yönelik sorular hazırladım. Kolay sorularla öğrencilerin ne öğrendiğini ölçemezsiniz."

İlk kez gördüğüm bir tepki sunarak bunu normal karşıladı. Demek ki her veli aynı değilmiş.

"Haklısınız. Bayan Ha Rin."

Gözlüklerimi düzelttikten sonra ona biraz yaklaştım.

"Anlayışla karşılaşmanız beni mutlu etti. Sizden öncekiler sadece yargılamakla yetinmişti oysa."

Kadın onun için getirttiğim yeşil çaydan bir yudum aldı.

"Sizi yargılamak bana düşmez. Gerçekten sorularınız kaliteli olmalı ki sadece iki öğrenci bunda başarılı olmuş."

Gülümseyerek karşılık veremeden edememiştim. O da aynı şekilde gülümsedi ve ayağa kalktı.

"Artık gitsem iyi olacak, Bayan Ha Rin. Yeşil çay için teşekkürler."

Başımı sallayarak 'rica ederim' diye cevap verdikten sonra odadan çıktı.

Rahat bir 'oh' çektim ve koltuğuma oturdum. Kafamı geriye yasladım. Neyse ki bugün bu veli derdinden kurtuluyordum.

Kapı tıklatıldığında gözlerim hala kapalı bir vaziyetteyken,

"Gel!" Diye seslendim. Kim olduğunu merak etsem de bunun için halim kalmamıştı bile.

"Efendim Kim Namjoon'un babası yirmi dakikadır sizi bekliyor."

Ah, tamamen unutmuştum! Bir elimi alnıma yapıştırdım ve doğruldum. O kadar çok meşguldüm ki bu zavallı beynim bir şeyleri hatırlamakta çok zorlanıyordu.

"Yeşil çay getir ve ona gelmesini söyle."

Başıyla onayladı. O bunları yaptığı sırada salık saçlarımı düzelttim.

"Bayan Ha Rin?"

Adamın sesiyle birazcık irkilmiş olsam da istifimi bozmadan içeri gelmesini işaret ettim.

Krem rengi koltuğa oturdu. Başta biraz huzursuz görünse de önüne gelen yeşil çayın kokusu onu rahatlatmış gibiydi.

Boğazımı temizleyerek önümde duran kağıt yığınını yana ittirdim. Namjoon'un başarı analizlerini içeren kağıdı elime aldım.

"Oğlunuz Kim Namjoon, okulda yapılan her sınavda birinci olmayı başaran nadir öğrencilerden Bay Kim."

Gülümseyerek ona baktım. Adam da gözlerinde oluşan parıltıyla karşılık verdiğinde devam ettim.

"Bunun için öncelikle sizi sonra da oğlunuzu tebrik ederim."

Önündeki çayın bardağıyla bakıştı bir süre ardından bana çevirdi.

𝐀𝐦𝐛𝐢𝐯𝐚𝐥𝐞𝐧𝐬𝐢 | 𝐏𝐉𝐌 ᵗᵉˣᵗᶦⁿᵍWhere stories live. Discover now