52. { ~Karanlıktaki Umut~ }

Mulai dari awal
                                    

Emre Pars'tan alacağı emiri beklerken bulundukları katın camının paramparça olmasıyla gözleri, önlerinde yere yığılan Milano'ya kaydı. Pars'ın kız kardeşinin dışarıya yerleştirdiği keskin nişancı Milano'yu hedef alıp vurduğunda diğer bir nişancıda Mark'ın olduğu kattaki pencereden Mark'a sıkarak Milano'yla aynı kaderi yaşamasına neden oldu.

Emre olduğu yerde kas kastı kesilen Pars'a siper olarak onu hızla yere yatırdığında Pars'ın başı soğuk zeminle buluşurken gözleri, Milano'nun gözleriyle buluştu. Ağızından kan akan Milano can çekişirken Pars'ın gözlerinin önüne Sara'nın cansız yüzü geldi o an delirecek gibi oldu.

Üstünden Emre'yi hızla ittirerek koşar adım depodan çıkarken Emre ve diğer adamlar etrafına siper oluşturarak dizilirken Emre;"

"Abi tehlike geçmedi hemen içeriye girmemiz gerek!" desenede Pars soğuk havanın teniyle buluşmasıyla kendine geliyor Emre'yi yada keskin nişancıyı önemsemiyordu.

İki elini arabanın kaportasına koyarak bağırmaya başladı. Acıyı hissediyordu. Kaybetme acısı içini yakıyordu.

Demir dışarda Pars'ı görünce hızla yanına gidmek için hamle yaptığında çalan telefonuna baktı. Pars'la depoya gelen diğer adamlar Pars'ın emriyle deponun etrafında nöbet tutarak gezinirken kaçmakta olan keskin nişancıyı yakaladıklarını bildirdiler. Demir rahat bir nefes alırken telefonu tekrar çalmaya başladı.

Arayan Kerem'di. Olanları anlatınca duydukları karşısında en az Pars kadar yıkıldı. Kaza ile birlikte bebeklerini kaybettiğini öğrenince içinde daha önce yaşamadığı tarifsiz bir acı konumlandı. Kendisini toparlayarak zaman kaybetmeden hastaneye gitmek için yola çıktı. Pars'ta Demir'in ardından yanına Emre'yi alarak kazanın olduğu yere doğru yola çıktılar.

Pars yol boyu sinirden ve vicdan azabıyla yanıp tutuşuyordu. Milano ile Mark'ın öldürülmesi üzerine Milton ailesi var güçleriyle üstlerine saldıracakken Sara'nın ortadan kaybolması içinde dindiremediği endişeyi alevlendiriyordu.

Düşüncelerinin arasında boğulurken çalan telefonunun ekranında 'Sara' ismini görünce Emre'ye;

"Arabayı durdur!" diyerek. Telefonu açtı. Titreyen sesiyle;

"Sara?" deyince Sara ağlamaklı ses tonuyla;

"Pars..." diye karşılık verdi.

"İyi misin. Sakin ol güzelim. Nerdesin?" derken içinden Allah'a binlerce kez şükür ediyordu.

"İyiyim. Malikanenin ilerisindeyim" diyince Pars afallayarak;

"Nasıl Malikanenin ilerisindesin?" dedi. Sara hıçkırıklarını tutmaya çalışarak;

"Biz kaza yaptık..." konuşamayacak duruma gelince bir an durdu. Derin bir nefesler alarak konuşabilecek duruma gelince boğuklaşan sesiyle;

"Birisi beni arabadan çıkardı. Sonrasını hatırlamıyorum. Gözlerimi Malikanenin ilerisinde açtım. Elimde bir notla. Gökçe Kerem Kemal onlar orda kaldı." diyince hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Hayır. Hayır. Ağlama onlar iyiler. Şuan hastanedeler. Onlarda seni merak ediyordu. Ben hemen Malikaneye geliyorum. Beni orda bekle güzelim tamam mı?" Herkesin iyi olduğunu duyunca içine yerleşen huzurla;

"Tamam." dedikten sonra elindeki kağıtla Malikanenin Demir kapısına vurmaya başladı. Adamlar Sara'yı görünce hemen üstündeki ceketi çıkartarak Sara'nın üstüne geçirdiler. Malikaneye girene kadar eşlik ettiler. Pars'a haber verdikten sonra Malikanenin geliş yoluna 2 araba dolusu adam Sara'yı getiren arabayı bulmak için çıktılar.

Sara'yla ilgilenen Alev Sara'nın bildiğini sanarak Gökçe'nin bebeğinin düştüğünü söyleyince Sara oturduğu koltuktan fırlayarak masadaki çantasından telefonunu çıkardı. Gökçey'i arasada ulaşmayınca Demir'i aradı. Demir sabaha kadar hastanede olacaklarını Gökçe'nin uyuduğunu söyleyince çaresizce telefonu kapatarak Pars'ı beklemeye başladı.

Göz yaşlarına hakim olamıyordu. Durmadan akıyordu. Gökçe'nin bebeğini kaybetmesi yle içine ateş düşmüştü

Pars Malikaneye geldiğinde Pars en güvendiği adam olan Emre'yle Alev'i hastaneye gönderdi. Sara'yla baş başa kaldıklarında Sara dakikalarca Pars'a sarılarak ağladı. Pars Sara'nın daha fazla ağlamasına dayanamayarak yüzünü elleri arasına aldı.

"Güzelim. Hepsi geçti. Artık güvendesin. Bebeği kaybetsekte Gökçe hayatta. Bana güven herşeyi yoluna koyacağım." diye teselli ederken Sara;

"Bu olaylar asla peşimizi bırakmayacak. Gece boyunca yaşadığımız şeyler. Bir insanın kolay kaldırabileceği şeyler değil. Bir gecede kaç kez ölümden döndüm hatırlamıyorum. Sadece ölümden dönmedimde ikinci kez katil oldum. Yeğenimi kaybettim. Kaza geçirdim. Kaçırıldım. Uyandığımda Malikanenin ilerisinde yere yatıyordum. Elimde bir kağıtla." dediğinde Pars gözlerini kısarak;

"Kağıt mı?" dedi.

"Evet."

"Kağıt nerde?"

"Masa'nın üstünde."

Pars kağıdı eline aldığında yazmaları okumaya başladı.

DERİN...

Pars Kahramanoğlu ben Derin Kahramanoğlu sizin yıllardır aramadığınız başkasının eline düşmeme sebep olduğunuz kardeşiniz. Mark'ın sana anlattığı hikaye tam 1 hafta öncesine kadar hayatımın gerçeğiydi. Büyütüldüğüm adamın babam sizlerin ise annemi öldüren kişiler olduğunuzu sanıyordum. Beni büyüten adamın demesiyle kendimi bildim bileli sizden intikam almak için yetiştirildim. Taki 1 hafta öncesine kadar gerçek ailemin siz olduğunu öğrendim. Tabiki içimdeki intikam ve hırs bu sefer sizin gibi güçlü ve köklü bir ailenin ben yaşarken öldü sanıp üstüne düşmemeniz ve beni bu adamın eline mahkum etmenizle alevlendi. Hayat beni tekrar sizden intikam almaya doğru sürükledi. Bu yüzden ben ölene kadar sizin kabusunuz olacağım. Bugün sana hazırladığım sürprizi beğendin mi ? Kazaya sebep olan bizzat bendim. Sara'yı kaçırıp sana küçük bir adrenalin yaşatmak sonrada bu mektubun eline geçtiği vakit seninle tanışmamın şuan içinde hissettiği n korku adrenalin ve öfke ile olmasını istedim. Ha unutmadan birde Milano'nun ölümü. İtiraf et Milano'nun ölümü harika değilmiydi. Ben izlerken çok keyif aldım. Ama asıl keyif alacağım şey Milano'nun ölümüyle Milton ailesinin karabasan gibi senin ve ailenin üstüne çökeceği. Ben yerimi aldım. Sizin vereceginiz savaşı izlemek için herycanlanıyorum. Olursa bu savaştan sağ çıkarsan ve ailenin diğer üyeleri de sağ çıkarsa ben kaldığım yerden kabusunuz olamaya devam edeceğim...

Pars elindeki mektubu buruşturarak ileriye doğru firlattıktan sonra Sara'nın yanına gelerek yanına oturdu. Ellerini avuçlarının içine alarak alnından öptü. Boynuna buse kondururken kokusunu derin derin içine çekti. Kulağına doğru yaklaşarak;

"Burdan gidelim. Herşeyden herkesden uzağa."dedi.

Sara Pars'tan bu cümleyi o kadar uzun zamandır bekliyordu ki doğru duyup duymadığını anlamak;

"Ne?" diye sorarken dudağının yanı hafiften kıvrılmış, yüzünde ufak bir tebessüm belirmişti. Pars ellerini Sara'nın beline götürerek onu sarmaladı. Gözlerine içten doyasıya bakarken;

"Çok yoruldun. Yorulduk. Ben burda durdukça belalar bizi rahatsız edecek. Gidelim. Uzaklara senin istediğin ülkeye, şehire." dedi.

Sara duydukları karşısında dudaklarını Pars'ın dudaklarına usulca değdirerek;

"Seninle herşeye varım." diyerek kokusunu iyice içine çekerek sarıldı.

~~~

Aşklarım yeni bir bölemle sizlerleyim. Yavaştan aksiyon sahnelerimiz azalıp Pars'la Sara'nın aşkına yoğunlaşacağım. Tabiki aksiyonumuzda olacak.Aksiyon olmadan olamaz ama demi 😉

Yorumlarda buluşalım biraz sohbet edelim finale az kaldı canlar 💪 Heyecan var mı? heyecan ? bende çok var valla. Hadi hayırlısı.

Unutmadan finale kadar hergün 1 tane yeni bölüm yayınlayacağım.

BÜYÜK FİNALE DOĞRU...

KARANLIK +18 (Tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang