5. Percy

150 14 4
                                    

"Uyan tembel!"

Uyandığımda duyduğum ilk kelimeler bunlardı. Bu kelimelerin sahibi asla hayır diyemeyeceğim bir kızdı.

"Emrin olur." dedim sırıtarak Annabeth'e. Ama onun suratı ciddiydi.

"Kalk hemen. Kulübe başkanlarının Kheiron'la toplantısı var."

"Neden?" dedim şaşkın bir ifadeyle.

"Şaka mısın? Kızlar uyandı. Kehanet ve gelen kızların bağlantısı var mı, ya da o pis minatorun burada ne işi vardı, gibi sorular tartışılacak."

"Peki ya kızlar? Onlar da toplantı da olacak mı?"

"Kheiron isterse. Daha fazla oyalanma, çabuk," diyerek kulübemden çıktı.

Üzerime pantolonumu ve turuncu tişörtümü geçirdim. O kadar hızlı giyiniyordum ki biranda soluğumu büyük evde aldım.

Herkes gelmişti bile. Kulübe başkanları masanın etrafında toplanmışlar Kheiron'un gelmesini bekliyorlardı. Ben de boş bulduğum bir sandalyeye geçtim. Annabeth sol tarafımdaydı. O sırada Kheiron arkasında 3 kızla beraber içeri girdi. Kızlar bir anda herkesin bakışlarını üstlerinde toplamaktan hoşlanmamışçasına yüzleri öne eğdiler. Kampa geldiğim ilk zamanı hatırladım. Eminim kafaları çok karışıktı. Kheiron ayakta (daha doğrusu dört toynağının üstünde) durdu. Kızlar için üç sandalye çekildi. Herkes yerleştikten sonra konuşmaya Kheiron başladı;

"Sevgili gençler! Bugünkü toplanma amacımızı hepiniz tahmin edebiliyorsunuzdur. Yaklaşık bir yıldır olan huzur bugünlerde tehdit altında olabilir. Ama umalım ki bu sadece bir kuruntu olsun. Kampımıza yeni gelen üç arkadaşınızı tanımakla başlayalım. Apollon kulübesi sayesinde daha çabuk toparlandılar. Hepinizin buraya ilk geldiğiniz zamanı hatırlamanızı ve arkadaşlarınıza iyi davranmanızı öneririm," dedi ve solundaki bal köpüğü renginde gözleri olan siyah saçlı ve açık tenli bir kızı gösterdi. Adının Glory Ray olduğunu öğrendim. Sonra sağ tarafındaki kumral saçlı mavi gözlü kızı yani Penelope Sheild'ı gösterdi. En son olarak zaten tanımış olduğum kızı yani Aorora Valentine'ı gösterdi. Kızlar tüm erkeklerde bir etki bırakmış gibiydiler fakat ben de o anlamda, yani en azından buradaki erkeklerin düşündüğü anlamda etki bırakmamışlardı. Clarisse ise kızları süzüyor gibiydi. Sanki bir kasaptı ve dükkanına yeni gelen etleri inceliyordu. Kheiron sözlerine devam etti. "Buraya nasıl bir şekilde geldiklerini merak edenler var sanırım. Bunu ben de merak ediyorum bu yüzden sözü size bırakıyoruz." diyerek kızlara döndü.

***GLORY***

Tüm gözler üzerimize çevrilmişti. Bu gözlerin bazıları kızgın, bazıları şaşkın, bazıları hayran, bazıları da umursamazdı. Penelope ve Aurora'ya baktım. İkisi de konuşmayı bana lütfedermişçesine bakıyorlardı. Söze başladım. Yaşadığımız olayları, kabuslarımızı melez kampının önündeki canavardan bahsettim. Herkes dikkatle dinlemişti. Buradaki insanlar (ya da insan değillerdir) çok iyi dinleyicilerdi doğrusu. Sonra herkes aynı anda kafalarındaki soruları sormaya başladılar.

"Susun, sessiz olun!" diye Kheiron araya girmeseydi ortalık pazar alanına dönecekti.

"Şimdi sırayla sorularınızı sorabilirsiniz," diye devam etti.

İlk soruyu sarışın, gri gözlü bir kız sordu. Konuşmamı ciddi bir şekilde dinlemişti ve bende çok zeki biri olduğu izlenimi bırakmıştı.

"Bunca zamandır tek tük canavar saldırılarıyla nasıl kurtuldunuz? 12 yaşlarında olmadığınıza göre... Sahi şuan kaç yaşındasınız?"

"Bilmiyorum. Ben ve Penelope 17, Aurora ise 15 yaşında."

Sonraki soruyu esmer tenli, çok güzel bir kız sordu, "Savaştığınız o üç uçan yaratık, o yaratıklardan birini Penelope nasıl iki metre uzağında tuttun? Canavar iki metre havada öylece durup hiç saldırmıyor muydu yani?"

Percy Jackson: New Half-BloodsWhere stories live. Discover now