25. Bölüm

24 3 0
                                    

Hayatı takip etmek çok zordu. Hayatın da bizi takip etmesi çok zordu. Bu yüzden bizi takip etmez ve kendince planlar yapardı.

Beklemediğin şeyler olurdu. Bazen fazla zarar verirdi. Bazense fazlasıyla mutlu ederdi. Hayatı anlamak çok zordu.

Bence hayat bipolar Şafak.

Olabilir.

Bora'yı eve getirmiştik. Üstünden beş gün geçmişti. Yanından ayrılmıyorduk. Genelde halinden memnun gözükse de Poyraz ile Bulut onu bıktırıyordu. Yoksa ona hava hoştu. Kardeşleri yanı başındaydı.

Fakat bugün bir gariplik vardı. İkisi de fazla sessizdi. Bora'yla ben yatakta oturmuştuk. Onlar ise koltukta sessizce karşılarındaki duvara bakıyorlardı. Bora'yla birbirimize baktık. Bana ne oldu dercesine göz kırptı. Dudağıma alta uzatarak bilmiyorum dedim.

Tekrar kafamızı onlara çevirdik. Bora dayanamayıp sormuştu. " Neyiniz var oğlum sizin ? "

İkisi de irkilerek kafasını bize çevirmişti. Bu durum kaşlarımızı çatmamıza neden olmuştu. Neleri vardı Allah aşkına ?

" Ne oluyor lan ? "

Şafak ve konu kardeşleri oluncaki değişimi.

İkisi de omuzlarını silkmekle yetindiler. İnanmadığımızı belirten bakışlarımız altında eninde sonunda ağızlarındaki baklayı çıkartacaklarını biliyorduk. Poyraz derin bir nefes alıp verirken Bulutun gözünden bir damla yaş akmıştı. İyice endişelenmeye başlıyordum ama.

" Hadi ama..."

Her damlalarına içim giderdi ama benim. Dayanamayıp Bulutun yanına oturdum ve başını göğsüme çektim. Sıkıca sarıldı bana. Ağlaması hızlanmıştı. Kafamı Poyraza çevirdiğimde Buluta sessizce bakıp kafasını çevirdi.

" Allahım sabır ver... Lan oğlum manyak mısınız anlatsanıza artık. Endişeden delirelim mi istiyorsunuz ? "

Ağlayan Bulut bir anda sesini yükselterek konuşmaya başladı. " Yok abi. Yok , size bir şey olmasın artık yeter."

Bulutum... Sanırım yavaş yavaş anlıyordum. İkisi de Bora uyandığından beri önceden yaşadıklarını bir anda unutmuş gibilerdi. Öyle olması gerekirdi evet ama o kadar acının bir anda unutulması mümkün değildi. O korku kalırdı bir kere...

" Gelin buraya," diye seslendi Bora. Buluta destek olarak kaldırdık ve yere , yatakların üstüne oturduk. Sessizce onların konuşmasını beklemeye başladık. Bulut hala göğsümden ayrılmıyordu ve sessiz sessiz ağlıyordu.

" Bakma amına koyayım bana öyle. Bilmiyorum nasıl başlayacağımı ," dediğinde Bora önce durdu ve ardından küfür ettiğini fark ederek kafasına hafifçe vurdu. " Küfür etme lan ."

Bu hareketten sonra Poyrazın da gözleri kızarmıştı. Bu hareketin onun canını ne denli sıktığını anlamamız lazımdı. Ama olmuyordu.

" Bu işte abi. Bu normallik. Bir daha olmayacak diye düşünerek günlerce acı çekmem olay. Canım hala acıyor. Canımız acıyor..." Hafif hafif ağlamaya başlamıştı.

Aynılarını yaşadığım için ben de dalgınlaşmıştım. " O korku gitmiyor bir kere , yer ediyor kalbinin tam ortasına , en derinine..."

Bora bana bakmıştı. Dediklerimiz onu acıtıyordu. Fakat paylaşmamız lazımdı. Bulut kafasını kaldırdı. Saçlarını okşayan elim boşta kalınca indirmek zorunda kalmıştım.

" İkiniz için geçerli abi bu söylediklerimiz. Sen konuşuyorsun da biz seni de kaybediyoruz sandık," diye beni azarlamaya başlamıştı. Buluta öylece bakakalmıştım. " Gözlerimizin önünde eridin gittin amına koyayım. En ufak bir yardımda dahi bulunamadık. Kendimiz bok gibiydik seni kaldıramadık. Sesin hala kısık. Çığlık atmaktan , ağlamaktan... Silinmiyor bu siktiğimin hafızasından. Ne senin çığlıkların , " cümlesinin devamında Bora'ya bakmıştı , " ne de senin için denilen onca umutsuz cümleler , o görüntüler , korkularım..."

Peri Kızı / TextingWhere stories live. Discover now