Hazır bir şekilde olduğum yere doğru yürüyen timi görünce ister istemez derin bir nefes aldım. Hepsi teker teker bana selam vererek helikoptere binmeye başladırlar. Sıra Kaya'ya geldiğinde her zamanki gibi "Geri geleceğiz. Sağ salim." diyerek binmişti helikoptere.

Yağız'da selam vermişti ama her zamanki gibi "Söz verdim, biliyorum." demeden binmişti helikoptere. Bu onu öptükten sonraki onları ilk göreve gidişleriydi ama ben yine de bunun böyle olacağını düşünmemiştim. 

İnsan iki kelime laf eder bir şey söylerdi. Göreve gidiyordu, çarşıya değil.

Daha fazla düşünmeden helikoptere bindim ve havalanmaya başladık. Onlar arkada planın son kez üstünden geçeriyorlardı.

"Komutanım her şey iyi hoş da, bizden istedikleri şeyi bu kadar kısa sürede nasıl halledeceğiz? Yapamazsak ne olacak?"

"Öyle bir ihtimal yok. Aklınıza bile getirmiyorsunuz o ihtimali."

Sert çıkan sesiyle hepsi susmuştu. 

Konuma yaklaştığımızda bir an kendim söylemek yerine yardımcı pilota söyletmeyi düşündüm ama düşündüğüm gibi hemen vazgeçtim. Başka zaman gerektiği gibi tribimi atardım. Şu an olmazdı.

"Komutanım yaklaşıyoruz."

"Anlaşıldı üsteğmen."

Tuttuğum nefesimi yavaşça bırakmıştım. Bir an gerçekten cevap vermeyecek diye düşünmüştüm.

Konuma geldiğimizde her zamanki gibi yere biraz yaklaştım. Halatı aşağıya doğru sarkıttıklarında onlara doğru döndüm. Tek tek inmeye başlamışlardı. En sona Yağız kaldığında yine her zaman yaptığını yani selam vermeden ineceğini düşünmüştüm ama o düşündüğümün aksine selam vermiş, yetmemiş gülümsemişti.

E be oğlum, aşağıdayken niye bir şey demedin?

Ben de ona gülümsediğimde aşağıya inmişti. Onlar uzaklaşırken arkalarından dua ettikten sonra ben de tabura doğru harekete geçmiştim.

İndikten sonra hemen ekipmanları yerine koydum ve brifing alanına gittim. Mehmet Albay'a selam verip boş bir yere oturdum.

Havaya geçtiğim için kendime söylendiğim tek an tim görevdeyken onlardan haber beklediğim anlardı. Ne yaptıklarını, nasıl olduklarını bilmeden oturup onları bekliyordum. Tamam kötü bir şey olduğunda haber veriyorlardı ama yine de insan merak ediyordu.

İkinci saatin içindeyken içimde oluşan sıkıntıyla oturduğum yerden kalkarak odanın içinde turlamaya başladım. Arada bir odadaki erler haber geldi mi diye bana bakıyorlardı ve bu ister istemez beni daha çok geriyordu.

Yağız geldiğinden beri geri dönecekleri zaman bana haber verdiği için herkesin ilgisi benim üzerimdeydi ve ben bir şey yapamıyordum. 

Sonunda masanın üzerinde duran telsizden ses geldiğinde hızla uzanıp elime aldım.

"Üsteğmen Pilot Meriç. Dinliyorum komutanım."

"Meriç, benim Kaya gelip bizi bıraktığın yerden alır mısın?"

"Geliyorum."

Niye Yağız değil de Kaya haber verdiğini  daha sonra düşünmeye karar vermiştim. Acele ile Mehmet komutanın yanına gittim.

"Komutanım haber geldi."

"Tamam Meriç, sağ salim gidip gelin."

Selam verip odadan çıktıktan sonra hızla üsse gittim. Bekir abiler çoktan helikopteri hazırlamışlardı. Ekipmanlarım da ellerindeydi. Tek tek onları bana verirken kontrolleri yaptıklarını ve uçuşa çıkabileceğimi söylemişlerdi.

Ben bindiğimde yardımcı pilotta binmişti. Olabildiğince hızlı bir şekilde havalandım.

Konuma yaklaştığımda telsizle Kaya'ya başlanarak "Yaklaştım." dedim. Yağız'a bağlanmamıştım çünkü bana haber veren o değildi.

Konuma geldiğimizde biraz yere yaklaştıktan sonra teğmen oturduğu yerden kalkarak merdiveni aşağıya sarkıttı. Teğmen yerine otururken bende arkamı dönerek onlara baktım. 

Hepsi tek tek içeriye geçip kendilerini yere attılar. Fazla yorulmuşa benziyorlardı. En son Kenan abide geldikten sonra bir süre bekledim. Çünkü Yağız daha binmemişti.

"Meriç.. Bekleme abi."

"Ne demek bekleme Dila?"

"Komutan hâlâ görev yerinde. Onsuz gitmemiz emretti."

Saçmalıyorlardı şu an.

"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Biz ne zaman arkamızda adam bıraktık lan.

"Abi bizde dedik ama emir verdi ne yapalım?  Hatta gitmediğimizi görünce sizi bıraktıktan sonra geri gelsin dedi."

"Sikmişim onun emrini."

Önüme dönerek inişe geçtim. Gerçekten onu orada bırakıp gideceğimi mi düşünmüştü? Kafayı yemişti herhalde.

İniş yaptıktan sonra kaskımı çıkardım. Elime silahımı aldıktan sonra teğmene döndüm. 

"Yerime geç. "

Beni onayladığında helikopterden indim. Timdekilerde inmişti.

"Mert ve Harun, Sarp'la kalsınlar burada. Siz üçünüzde komutanı nerede bıraktıysanız beni oraya götürüyorsunuz."

Hepsi beni onayladığında karamaya başlayan havayla beraber geniş ve dağlık alanda Yağız'ın olduğu yere doğru gitmeye başladık.

Allah'ım ne olur iyi olsun. Ne olur bir şey olmamış olsun. 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢


Söz // bxbWhere stories live. Discover now