15

14.7K 945 100
                                    

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

Meriç

Bir haftadır Yağız'ın ne demek istediğini düşünerek geçirmiştim. En sonunda kafayı yiyecektim. Onu geçtim cidden benimle yan yana gelmek istemiyor gibiydi. Denetleme zamanı, denetlemeden önceki kontrolleri benimle yapmasına rağmen Kaya'nın ona eşlik etmesini istemişti.

Benim daha iyi bildiğim üsse bile benimle değil Kaya ile gitmişti. Tamam odasına o şekilde girmem doğru değildi ama bu benden kaçması gerektirmiyordu. Komutan gibi davranıp kızsa ya doğru düzgün. 

Alan taraması için uçuşa çıkacağım için kafamdaki düşüncelere ara vererek yerimden kalktım. Taburdan çıkıp kaskımın olduğu odaya gittim. Ekipmanlarımı aldıktan sonra odadan çıktım. 

Kafamı gökyüzüne kaldırdığımda kara bulutların etrafı sardığını gördüm. Yağmur yağacaktı. Hem de fena halde. 

Ben helikopterlerin kalkış alanına gidene kadar yağmur başlamıştı. Yağmurdan ıslanan saçlarımı elime geriye attıktan sonra Bekir'e elimi uzattım. Elimi sıkarken "Her şey hazır komutanım." demişti. 

Helikoptere bineceğim sırada duyduğum sesle geriye döndüm.

"Üsteğmen!"

Yağız elindeki şemsiyesi ile hızlı adımlarla bana doğru yürüyordu. Yaklaştığında "Uçuşun iptal." dedi. Anlamayan gözlerle ona doğru bakarken yanına gittim.

"Ne demek iptal?"

"Bas baya iptal."

"Komutanım. Serbest uçuşa çıkmıyorum. Alan taraması için. "

"Biliyorum. Ne için olursa olsun uçmayacaksın."

Sabır dilenircesine gözlerimi kapattım. Git gide ıslanan kıyafetlerim sinirimi bozmaya başlamışken Yağız'da saçma saçma konuşuyordu.

"Komutanım.."

"Bu havada uçamazsın, Üsteğmen."

"Alan taraması değil de görev için uçuyor da olabilirdim. İki damla yağmur yağdı diye iptal edemezsiniz."

Koca pistin ortasında o şemsiyesi ile ben de elimde ıslanan kaskımla durmuş birbirimizi ikna etmeye çalışıyorduk. 

"Komutanın emrine karşı mı geliyorsun?"

Bağırdığı için bir adım geriye gitmiştim. Sinirlendiğinde ondan uzakta durmam gerektiğini çok güzel öğretmişti.

"Emrinize karşı gelmek istemiyorum ama bu yağmur ne yapabilir Allah aşkına komutanım ya?"

Tam ben cümlemi bitirmiştim ki şiddetli bir şekilde gök gürlemişti. Evren bile benim yanımda değildi.

"Uçamazsın. Bitti."

Sesi çevremizdeki diğer askerleri de korkutmuş, hepsi yerinde sıçramıştı. 

Bekirlere taraf dönerek "Sizde niye izin veriyorsunuz uçmasına?" diye bağırmıştı onlara da. Tamam bana bağırsın, sövsün ama onlara niye bağırıyordu. Emri benden alıyorlardı sonuçta.

"Komutanım. Bana istediğiniz kadar bağırın ama onlara bir şey demeyin."

Bağırmıyordum ama sesimden sinirlendiğim belli oluyordu. Yağız sinirli yüzüyle bana bakarken "Cezalısın." dedi. Beklediğim için tepki vermeden dinlemeye devam ettim.

"Yat yere. Yüz tane şınav çekeceksin."

E az vermişti bu. 

Yere yatıp şınav pozisyonunu aldığımda saymaya başlamıştı.

"Bir. İki. Üç. Dört. Bir.."

Bir mi dedi o? Zaten az vermesinden belliydi bir bokluk yapacağı. 

Sevdiğim adamın dibinde o şemsiyesi ile yağmurdan korunurken benim leş gibi ıslandığım yetmiyormuş gibi sürekli birden saymaya geri dönüyordu.

Kaç tane çekmiştim bilmiyorum ama kollarım git gide ağrımaya başlamış, kıyafetlerim ıslandığı için ağırlık yapıyordu. Yağmur yavaş yavaş dinerken sonunda yüzü duymuştum. 

Yerden kalkıp tam karşısında geçtim.

"Artık bana karşı çıkmazsın."

Öylece yüzüne bakıyordum. Hayır yani ne diyecektim ki? Sırf onun yakınında olabilmek için bile onu sinir edecek bir şeyler bulurdum ben. Yapmayacağım şey değildi. Yalan söylemekte pek huyum değildi.

Üsten ayrılırken bana dönerek "Gel sende üstünü değiştir hasta olacaksın." dedi. Bana arkasını döndüğünde beni düşündüğü için gülümseyerek onu takip etmeye başladım. 

Etrafımızda askerler azaldığında yanına geçerek ona döndüm.

"Hasta olursam sizde bana bakarsın, komutanım."

Bir şey demeden yürümeye devam edince pes etmeden devam ettim.

"Ne yani bakmaz mısınız?"

Birden durup bana doğru döndüğünde ben de durmuştum.

"Ben sana beş dakika önce ceza vermedim mi? Ondan öncede aramıza mesafe koyalım demedim mi? Ne bu yaptığın?"

"E ama siz kendiniz dediniz. Siz bile koymanız gereken mesafeyi koyamıyorken..."

Etrafıma küçük bir bakış attım. Görünürde kimse olmadığı için birkaç adım daha atıp Yağız'a yaklaştım.

"...benden koymamı beklemeniz, imkansızı zorlamak gibi olur komutanım."

Yeşillerini benim kahverengi gözlerini  diktiğinde o an onu öpmemek için kendimi öyle zor tuttum ki..

"İşte tam da bu yüzden bir haftadır görevler dışında beni görmüyorsun."

Cümleyi kurarken parmağı ile olduğumuz durumu göstermişti. Birkaç adım geriye atıp benden uzaklaştı. 

"Bugün ilk cezanı aldın. Daha dikkatli olursun artık bundan sonra, Üsteğmen Meriç."

Yağız hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştığında öylece arkasından bakakalmıştım. 

Neydi şimdi bu? Fark etmiş miydi yoksa? Yok canım. Bir şeyleri fark etmiş olsa bile onu sevdiğim aklının ucundan geçmiyordur. 

Aklının ucundan geçse bundan daha fazlasını yapacağını biliyordum. Sadece benden uzaklaşmakla kalacağını sanmıyordum. 

Ekipmanları koyduğum odaya geçerek önce ıslak kıyafetlerimden kurtulup yenisini giydim. Daha sonrada uçuş için gerekli ekipmanları alarak piste geri döndüm.

Benimki hâlâ yerinde dururken Asım'a döndüm.

"Alan taramasını yapacağım. Yağmur dindi. Yüzbaşı bir şey söylerse durduramadık dersiniz.

Helikoptere binip vakit kaybetmeden havalandırdım. Ardından telsizi Yağız'ın telsisine bağladım. 

"Komutanım. Pilot Üsteğmen Meriç Göksel konuşuyor."

"Dinliyorum Üsteğmen."

"Yağmur dindiği için alan taramasına çıktım. Havada en ufak bir kötüleşme görürsem iniş yapacağım."

"İnmezsen.."

"Biliyorum. Serbest uçuşlarımı kesersiniz."

Bir süre karşı taraftan ses gelmemişti. 

"İyi uçuşlar Üsteğmen. Dikkatli olun ve bir daha komutanın olduğumu unutmazsan iyi edersin."

"Emredersiniz Komutanım."

Telsizle bağlantıyı kesip alan taramasının yapılacağı yere doğru hareket etmeye başladım.

Beni evimden uzak tutmak istiyorsa ben de ikinci evime gelirdim.


B

ir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢

Söz // bxbWhere stories live. Discover now