LVII- "Son Bir Direniş"

Start from the beginning
                                    

"Gelme gelme." bağıramadım. Küçük bir çocuk söyledi sandım bunu. "Gelme lütfen gelme!" elim onu durdursun diye kalktı ama çok titriyordu. Şeftali benden kurtulmak için daha da hırçınlaştı ama daha sıkı tuttum. Bırakırsam bir şey yapardı.

Adımları durdu bana baktı. "Tamam gelmiyorum." dedi sakince. Beni kandırıyordu, kapıya yaklaşıyordu. Kilitleyecekti. Burada kilitli kalacaktım. "Otur konuşalım arama kimseyi."

"GİT! GİDERSEN ARAMAM, HADİ GİT!" bağırdığımı kulağıma sesim gelince duyuyordum. Gök gürledi korkuyla yerimden sıçradım. Elektrikler de gidecekti. Yağmur yağıyordu, elektrikler de gidecekti.

"Efsun ben özür dilemeye geldim."

"DİLEME!"

"Özür dilerim. Ben senin karanlıktan korktuğunu bilm-"

"GİT DEDİM SANA! ÇIK GİT YOKSA FETİH'İ ARAYACAĞIM!"

Şeftali'nin tırnakları acıtıyordu. "Buraya özür dilemeye geldim, hadi gel oturup konuşalım."

"NE ÖZRÜ?!" ayağımı yere sürtüyordum durmadan. "NE ÖZRÜ?! ÇIK GİT DEFOL!" yine bana doğru yürüdü. Adımları kocamandı. Bir dev gibiydi adımları. O kadar büyüktü ki ne kadar hızlı koşarsam koşayım bana varacaktı sanki.

"Gelme gelme, lütfen gelme!" odanın dışına çıkmak istedim ama kapının önüne siper oldu. O kokuyu aldım. Saniyeler içinde o evin kokusunu aldım. Midem bulanmaya başladı. Kusmuk tadı doldu genzime. "Özür dilerim. Konuşalım halledelim. Geri dönün evinize."

Ok fırlatıyordu bedenime. Ooof diye inledim. Evim değildi orası benim. Ayağımı defalarca kez yere vurdum. Dönmeyecektim ben oraya. Etrafımdaki eşyalar değişmeye başladı, o odanın içine düştüm. Gözlerimi yumdum başımı iki yana salladım. Dönmeyecektim ben oraya. Kimse beni götüremezdi. İnlemeye başladım. Dönmeyecektim ben o eve.

"Özür dilerim Efsun. Yemin ederim çok pişmanım. Özür dilerim."

"SUS!" bu bir çığlıktı. "NE ÖZRÜ SUS! KES SESİNİ!"

Yağmur yağmaya başladı. Camlara çarpıyordu. Hayır kafamın içine çarpıyordu. Her damla taş gibi ses çıkarıyordu. "Ruh hastasısın sen! Çık git defol!"

"Düzgün konuş benimle buraya özür dilemeye geldim." maskesi o kadar çabuk düştü ki, o iğrenç bakışlarını gördüm yine.

"Defol git! Çık dışarı! İstemiyorum senin özrünü! ÇIK! Hastasın sen. "

"Benim de evim burası." dedi. İyi ki tek bir tohum bile ekmemiştim bu eve. İyi ki tek bir çatalın bile yerini değiştirmemiştim. "Şu haline bak, ne hale gelmişsin ama hâlâ meydan okuyorsun bana. Diş çıkaracak halde misin Efsun? Senin de hataların oldu benim de hatalarım oldu. Özrümü diledim. Bir kere de laftan anl-"

"DEFOL GİT DİYORUM SANA!"

"BANA BAĞIRMA!" gök gürültüsünden daha çok ürküttü bu ses beni. Şeftali'nin kulaklarını kapattım hemen. "Benim çocuklarımı bu eve toplayıp beni kovamazsın! Özrümü diledim bu meseleyi kapatacağız. Bitecek bu savaş. Ben çocuklarımı sokakta bulmadım. Ya onlardan vazgeçeceksin ya da beni kabul edeceksin!"

Kafamın içindeki basınç arttı, yüzü gözümde büyüyüp küçülüyordu. "Ya boşanacaksın Fetih'ten bırakacaksın oğlumu ya da beni kabul edeceksin! Annesiyim ben onların. Kürşat bile gelip kalıyorsa evinde kabul edeceksin beni!"

"Ne Fetih'i bırakacağım ne de seni kabul edeceğim!"

İşaret parmağını bana doğru salladı üstüme yürüdüğünde korkuyla bağırdım. "YAKLAŞMA!" bana salladığı parmağı havada yumruk oldu. Hırsla ayağını yere vurdu. "Bu mesele burada kapanmadı. Bunu böyle bil." hışımla çantasını aldı korkuyla hareketlerini izledim, içinde olduğumuz odanın kapısına dokunmadı. Korkuyla peşinden gittim. Çıkış kapısının anahtarını alacakken o çıktı gitti, kapıyı da kapatmadı.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKWhere stories live. Discover now