"Akrabalarımız da gelecek." dediğinde
kaşlarımı çattım. "Yeni mi geliyorlar?" diye sordum alayla. "Gelmeselermiş." diye de ekledim ama Toprak hiç beklemediğim bir cevapla karşılık verdi.

"Batuhan hastalanmış, onun için şehir dışındalardı. Annem ve babamın durumunu öğrenir öğrenmez anneannem, dedem, Efehan, Yamaç ve Doruk ile beraber gelecekler. Yolda olmalılar şu an." dedi sıkıntıyla.

Batuhan... O yüzden demek kampa gelmemişti o ve Bulut. Nesi vardı acaba?

"Batuhan'ın nesi var?" diye sordum kendime engel olmayarak.

Sıkıntıyla bir nefes verdi. "İlik kanseri." diye cevap verdiğinde beynimden vurulmuşa döndüm.

"İyi olacak ama değil mi?" diye sordum korkuyla.

Omuzlarını silkti. "Henüz hiçbir şey belli değil. Bulut, Batuhan'a ağlamaktan kendini yedi bitirdi. Ne yapacaklarını bilmiyorlar." diye mırıldandı umutsuzlukla.

Bizim aileye neler oluyordu yine?

"Ne zaman oldu bu ve neden bana şimdi söyleniyor?" diye sordum hesap sorarcasına.

"1 hafta falandır. Semptomları çok önceden ortaya çıkmış ama fark edememişler." dedi. İçimden iyi olmasına dair dua ettim. Sonra yine aklıma annem geldi.

Birden kolumdaki serumu çıkarmaya çalışırken Toprak engel oldu. "Ne yapıyorsun manyak?"

"Annemin yanına gideceğim." dedim ve yerimden kalktım hızla. Kolumdaki serum öyle kalmıştı, çıkarmayı bile becerememiştim.

"Uyutuyorlar şu an. Daha sonra gidersin abla. Biz bile henüz görmedik." dedi Eren telaşla.

Sonra konuşan Toprak'a döndü yüzüm beklentiyle.

"Bak Almeda, annemi görmeye söz ilk sen gideceksin. Yarım saate uyandıracağımız zaman, yani sen ve.." diyip gözlerini odada, diğerlerinin üzerinde gezdirdi ve devam etti.

"... hiçbir işe yaramayan abilerin ve dünyalar güzeli kardeşin Eren ile aşağıda hastanenin kafeteryasında yemek yedikten sonra." dedi kesin bir ifadeyle. Toprak'a saygım vardı ve her zaman da olacaktı. Ona güvenmek istiyordum.

"Annem ve babam uyandıktan sonra sizi bok gibi bir halde görürse 'sen niye çocuklarımıza, kardeşlerine sahip çıkmadın' derler adama." dedi. Ellerini yeniden cebine koydu.

Gözlerimi diğerlerinin üzerinde gezdirdim. Sanki hepsi kabullenmiş gibiydi. Sanırım hayatsal faaliyetlerimizi gerçekten de yerine getirmemiz gerekiyordu.

Oflayıp "Pekala babam?" diye sordum. Toprak ve Arat birbirine baktılar, anlayamayacağım bir şekilde. Kaşlarımı çattım.

"Ne? Ne birbirinize bakıyorsunuz?"

"Abla," diye mırıldandı Eren. Hışımla ona döndüm.

"Ne!?"

"Almeda, bak annem iyi evet ama-" dediği zaman Toprak, Batı sözünü kesti.

"Babamın iyi olup olmayacağı kesin değil." dedi. Sonra Toprak'a döndü. Ben de refleks olarak ona döndüm ve bir açıklama bekledim.

"Açıkçası babamın ameliyatına henüz girmeye korkuyorum." dedi ve başını eğdi.

AlmedaWhere stories live. Discover now