26. Bölüm

11.8K 718 148
                                    


Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.





''Var mı bu soruyu çözebilecek bir yiğit?'' diye sormasıyla hocanın başımı hafiften eğdim beni görmesin diye. Saçma tarih sorularını çözebileceğimi sanmıyordum.

''Hmm... Almeda'cığım?''

Hay Almeda'cığına tükürsünler emi!

Başımı hafiften kaldırıp gülümsedim. 

''Bence bu yiğitliği gösterebilecek kişi sensin!'' dedi. Seni seçtim pikaçu der gibi söylemişti bunu.

''Şey, yiğit olduğumu düşünmüyorum. Teşekkürler.'' dedim ve başımı tekrar sıraya koyduğum kollarıma eğdim. 

Beni daha fazla takmayıp takındığı aynı gülümsemesiyle ''Var mı başka bir yiğit?'' dediğinde hoca, sınıftaki herkes parmağını kaldırmıştı. Abartmıyorum, ben hariç herkes! 

Biri hocanın sorduğu aptal soruya cevap verdikten kısa bir süre sonra zil çalmıştı.

İkinci dönemin sonlarında olduğumuz için 12. sınıflar çok sık gelmiyorlardı. Ama sınavlarını son haftalara sıkıştırmışlardı. Sınavlarını bizimle beraber değil de bizden çok sonra yapmışlardı. Nedense artık.

Bu teneffüs o teneffüstü. Sınavların yapılacağı 5. saatti. 12. sınıf öğrencileri, tuhaf bir şekilde bu saat kelebek sistemine göre oturacaktı. Okulun saçma kararlarından biri daha!

Onlar o şekil oturacakları için 9, 10 ve 11. sınıfları salmış, o saat ne yapıyorsanız yapın demişlerdi. 

Biz de ekibi toplayıp bahçeye çıkacaktık. Öğle arası zili çalınca da dışarıya yemek yemeye gidecektik. 

Telefonumu ve cüzdanımı çantamın içinde bırakıp aşağı indim. Normalde ikisini de yanımdan ayırmazdım. Hele telefonumu. Asla! 

Ama öğretmenler artık gördükleri yerde telefonu alıp bir de vermedikleri için bu riske girmek istemedim ve bir süreliğine çantamda bırakma kararı aldım.

Serkanla beraber aşağı indiğimizde Deniz, Soner, Deniz'in sınıftan en yakın arkadaşı ve 1. sınavlarda kopya çekmemizde en büyük payı olan koruyucu melek Sinem vardı. Bir de okulun ilk günü ayar verdiğim kızlardan Mina, ki aralarında en tatlı olanıydı bu, da onlarla beraber çimlerin üstünde oturmuştu. 

''Ne zaman çalacak bu zil ya!?" diyerek sitem ediyordu Mina.

"Zil daha yeni çaldı salak!"

"Sinem'ciğim öyle demeyeceksin." dedikten sonra Mina'ya döndü Deniz, "40 dakika sonra çalacak zil tatlım."

"Tamam en dakika sensin." diyerek yüzünü kırıştırdı Mina. Küçücük bir şey oluşu ve gözlerinin her mimiğinde kısılması onu çok tatlı biri haline getiriyordu. Tombul yanakları ve masmavi gözleri de cabası tabi.

AlmedaOù les histoires vivent. Découvrez maintenant