40. Bölüm

3.7K 319 22
                                    

Merhabalar öncelikle bölümlerin neden gelmediğiyle ilgili bahanem yok. Açıklamam var ama. Sorun şu ki sorun benim. Ben ve gelmesini beklediğim ilhamlarım. Ama ben yazmaya başlamadıkça ilhamın kendi isteği ve rızasıyla gelmediğini unutmuşum.

Neyse sizi de çok sıkmak istemiyorum özlemiş olmalısınız,

İyi okumalar.

<>

Dün en son Yankı'nın yanına peşinden gitmiştim. Ama bana kapıyı açmamıştı. Çok fena kırılmış olmalıydı.

Dünden beri Toprak benimle konuşmaya çalışıyordu fakat ben hiç yüz vermiyordum. Söylediklerini dinlemiyor, cevap vermiyordum. Yankı'dan özür dileyecekti.

Ve bunları Yankı' ya yapması gerekiyordu, bana değil. 

Kendime kahve alıp yukarı çıktım. Yankı Batı ile birlikte eve gidip kıyafetlerini değiştirip gelmişti. Eren de her zamanki gibi Toprak'ın yanındaydı. Ben de Arat ve kendime uyku bastırdığı için kahve alıp gelmiştim. 

''Sağol abim.'' Arat abimin dediğine gülümsemekle yetindim. Ailede en ufak bir gerginlik çıkınca bütün aileye yansıyordu. Annem bile anlamıştı bir sıkıntımız olduğunu. Ben ona Toprak'ın Yankı'ya yaklaşımından ve Eren'e olan korkunç düşkünlüğünden bahsettim. 

Bu arada, babamın durumunu da öğrenmişti. 

İlk öğrendiğinde onu tutamamıştık. Yanına gidip saatlerce ağlayıp bayılmıştı. Şu an sakinleştiriciyle uyutulmuştu.

''Ne düşünüyorsun?'' diye sorunca abim, yorgunlukla ona döndüm. ''Hiçbir şey.'' deyip gülümsedim. 

''Hmm anladım. O zaman kahveni soğutarak içmeyi seviyorsun?'' Dediğine bir anlam veremeyip kahveme baktım. Üzerindeki dumanı bile artık tütmüyordu. Anlamıştım, düşünmekten kahvemi içmeyince soğumuştu. Arat abim ise kahvesinin son yudumlarındaydı.

''Yankı'yı mı düşünüyorsun? Yoksa babamı mı? Gerçi şu an annem de kötü. Ne çok derdin var kızım senin de ya! Neyse ki okul yok. Ama 12.ye geçeceksin, değil mi? Ulan gencecik yaşında uğraştığın şeylere bak anasını satayım!'' 

Arat abime alayla güldüm ve kahvemi kenara koydum. ''Sayende bütün dertlerim aklıma geldi. Sağol.'' 

O da alayla gülüp ''Unuttuğum var mı?'' diye sordu.

''Yok maşallah dertlerime benden daha çok hakimsin.'' deyip gülümsedim. Gülümsemesi yavaş yavaş solarken benim de soldu.  

"Annem iyi olacak, babam da öyle. Sen ve Eren'in evde oturup beklemesi gerekirken burada durup yıpratıyorsunuz kendinizi. Biz burdayız abim, niye gitmiyorsunuz anlamıyorum."

Arat abimin üzgün bir şekilde kurduğu cümlelerle ağlama hissi doldu içime yine. Buruk bir tebessüm bahş ettim. İyi ki onunla aramız iyiydi. Bu kadar güzel konuşan bir abim olduğu için çok şanslıydım.

"Nasıl gidelim abim?" Dudaklarımı yalayıp boğazımı temizledim. "Durumları hiç bırakılıp gidilecek gibi değil ki. Eve gidersem ve ben evde rahat koltukta otururken burda onlara bir şey olursa kendimi affetmem."

Sıcak elini ellerimin üzerinde hissettim. Ellerimi avuç içlerine aldı.

"Öyle bir şey olmayacak, tamam mı? Hadi ikinizi eve bırakayım. Olur mu? Biraz dinlenin, sonra yine sizi almaya geliriz."

AlmedaWhere stories live. Discover now