4.5

1.3K 108 127
                                    

Parla Demir

Sınıfta oturmuş kalemimi çevirerek şarkı dinlerken bir yandan da kantinden aldığım tostu yiyordum. Erdi kafasını sıraya yaslamıştı. Ani bir refleksle başını sıradan kaldırdığı zaman göz ucuyla ona baktım.

"Parla ya," dedi bana doğru. "Koridora mı çıksak?" Ona döndüm. "Koridorda ne yapacağız Erdi?" diye sordum. "Dilay'ın yanına gideceğim şimdi. Çok gezmek istiyorsan bana eşlik edebilirsin."

Erdi büyük bir nefes aldı ve kafasını yeniden masaya dayadı. Onda bir haller vardı ama henüz anlayabilmiş değildim. Sonra kafasını yeniden kaldırdı ve "Hadi," dedi. "Koridora çıkıyoruz." Konuşmama izin vermeden kulaklığımı çıkarıp cebime sıkıştırdı ve kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.

"Mal mısın oğlum?" dedim. "Ne yapıyorsun?" Beni sınıf kapısına kadar sürükledi. Ardından koridora çıkıp birlikte adımlamaya başladık. Artık yaz geldiği için okul koridorları öğle arasında boş oluyordu; okulun yarısı yks'ye çalışıyor, yarısı da bahçede oturuyordu.

"Spor salonuna mı insek?" diye sordu Erdi. Yerinde duramıyordu. "Kırk üçüncü oda hangisi?" Bana döndü. "Sen biliyor musun?" Garip bir ifadeyle ona baktım. "Ne saçmalıyorsun?" diye sordum. "Kıkr üçüncü odayı ne yapacaksın sen? Dilay'ın yanına gidelim."

"Hayır. Kırk üçe gideceğiz."

"Rüyanda bile göremezsin. Dilay'ın yanına gidiyorum ben."

Kolumdan yapıştı. "Hadi ya," dedi. "Kırk üçe gidelim."

"Ne yapacağız orada?"

"Gidelim orasına karar veririz."

"Bir dakika lan," dedim. "Kırk üç on birlerin odası değil mi?" Bakışlarını benden kaçırdı. "Geliyor musun gelmiyor musun?" diye sordu.

Bir ışık belirdi kafamda.

"Orası Eylül'ün sınıfı değil mi?" dedim. Ardından kaşlarım hayretle havalandı ve "Bunu da yapmazsın." diye mırıldandım. Omzundan tutup, "Yapmadın değil mi lan?" diye sordum. "Eylül'le ne tür bir alakan olabilir?"

"Eylül mü?" diye sordu Erdi. Ardından gözleri açtı ve bir kaç adım geri yürüdü. "O kim?" dedi. "Eylül mü? Eylül kim?" Elini pencere kenarına yasladı. "Eylül ya," dedi. "Eylül." Derin bir nefes aldı ve bana döndü. "Güzel kız Eylül."

Dudaklarım aralandı. Bir kaç saniye öylece Erdi'nin yüzüne bakakaldım. "Sen," dedim. "Eylül'den mi hoşlandın?" Yutkundu. Pencereyi açıp başını bahçeye çıkardı. Bir kaç nefes çektikten sonra, "Kırk üçüncü odaya gidelim mi?" diye sordu. "Kaba gözükmek istemiyorum. Yanımda senin olman daha iyi."

Gülümsedim. Ardından, "Sen ciddi de olabiliyormuşsun." dedim. Onun koluna girdim ve büyük bir güçle onu ittirip, "Vay be Erdi," dedim. "Aşkı bula bula benim kardeşimde mi buldun? Başka kişi yok muydu?"

"Sus ya," dedi ve eliyle terlemiş alnını sildi. "Çok farklı hissediyorum oğlum. Eylül'ü görünce mideme bıçak saplıyorlar sanki. Şaka yapasım falan gelmiyor paso onu izliyorum." Yüzünü buruşturdu. "Sıkıcı mıyım öyle olunca? Eylül neşeli ama ben yanınfa kazık gibi oturuyorum."

"Değilsin değilsin," dedim koluna bir kaç kere vurarak. "Ama Eylül aşk insanı değil. Hatta Eylül aşka falan da inanmıyor. İlişki yapmak istemiyor. Kendisini öyle düşünemiyor ve hep kaçıyor. Ona göre aşk lanet gibi bir şey. Bir kere yakalandıktan sonra ömür boyu öylece yaşayacağını düşünüyor. Anlayacağın bağlanıp unutamamaktan korkuyor."

Mehlikâ (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin