"..."

"Tamam yarın anlatırsın yemekte ne olduğunu. Hem siz sıkılmıyor musunuz birbirinizi her gün görmekten anlamıyorum ki?"

"..."

"Tamam sen benim yerime selam söyle. "

Başka bir konuşma olmadığı için telefonu kapattığını anladım. Bir süre yatakta hışırtı seslerin geldikten sonra anlımın üstünde bir el hissettim.

"Oh, iyi ateşin düşmüş."

Kafasını yanımdaki yastığa koyduğunu burnuma değen saçlarından anlamıştım. Azıcık gözlerimi aralayıp ona baktım. 

Allah'ım beni niye bu kadar sınıyorsun şu an?

"Aklım çıktı dün. Havale falan geçireceksin diye. Bir de tutmuş bana benden hoşlanmıyorsun, diyorsun."

Kafasını kaldırdığı anda geri gözlerimi kapattım.

"Hoşlanmıyordum, doğru. Ama dediğin gibi o zaman seni tanımıyordum komutan. Gerçi hâlâ çok tanımıyorum ya."

Oda sessizleşip mutfaktan ses gelmeye başladığında gözlerimi açtım.

Bana bebek muamelesi yapmıştı. Beşik sallamışmış gece. Geç uyumuş. Zaten geldiği saat çok erken değildi ama başımda beklediğini düşünmemiştim. Başımda bekleyip bana bakmıştı. En son biri benim için bu kadar endişelendiğinde on yaşında falandım sanırım. 

Yattığım yerden kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bakıp saçımı düzelttim. Gözlerim kısa bir duşa kabine kaydığında dün yaşananlar bir bir gözümün önüne geldi. Aklım başımda olsa asla yaşamayacağım bir olaydı. Birazda olsa hasta olduğuma sevinecektim.

Banyodan çıktıktan sonra mutfağa geçtim. Meriç çoktan sofrayı mutfaktaki masaya kurmuş, ortalığı topluyordu. Arkasını dönüp beni gördüğünde irkildi ama hemen toparlandı.

"Uyanmışsın. Sınız. Uyanmışsınız."

Meriç'in kendini düzeltirken ki haline içimden gülerek "Günaydın. " dedim. Bir sandalye çekip oturdum. O da ellerini kuruladıktan sonra karşıma oturdu.

"Ihlamuru annem koymuştu. Taze yani."

Bana uzattığı bardağı elinden alırken gülümsedim.

"Teşekkür ederim. Baya uğraştırdım seni de."

"Sorun değil komutanım. Ailenizden uzaktasınız. Burada biz birbirimize aile olmazsak kimsesiz gibi oluruz."

"Emin ol daha çok ilgilendin."

Ihlamurdan bir yudum aldım. 

"Güzel olmuş ellerine sağlık."

"Afiyet olsun."

Bir süre ikimizde konuşmadan kahvaltımızı yapmıştık. Her hareketini izleyip ezberlemek istiyordum ama baktığımı anlarsa ne derim bilmiyorum.

"Komutanım. Özel değilse bir şey soracağım."

"Dinliyorum."

"Aileniz nerede yaşıyor?"

"Annem Aydın'da yaşıyor. Abimde İzmir'de. "

"Babanız?"

"Ben ortaokul sondayken silahlı saldırıda şehit oldu."

"Ben.. Özür dilerim komutanım. Birden sordum. Başınız sağolsun."

"Vatan sağolsun."

Meriç'in keyifli halinin gittiğini görünce omzuna dokunup "Senin ailen?" diye sordum.

"Yağmur'u biliyorsunuz zaten. Annemle babam Çanakkale'de yaşıyorlar. Babam emekli Yarbay. Üniformayı çıkarsa bile komutanlık ruhuna işlediği için evde de aynı düzeni sağlayan biri. Annem daha sakin onun yanında."

"Babandan mutlusu yoktur. İki çocuğunu da asker yapmış."

"Sormayın valla."

"Annem pek memnun değil, asker olmamdan. Arada hâlâ kızıyor."

"Babanızdan dolayı mı?"

"Evet. 

Kahvaltımız bittikten sonra beraber mutfağı topladık. Bana zorla bir ilaç daha içirdikten sonra gitmek için hazırlandı. 

Onu yolcu etmek için kapıda beklerken hiç beklemediğim bir anda sarıldı. Geri çekildikten sonra "Yağmur revirdeyken bana sarıldığınızda en çok ihtiyacım olan şeyin bir sarılama olduğunu bilmiyordum. Düşündüm ki belki sizin de ihtiyacınız vardır ama bilmiyorsunuzdur." dedi.

"Teşekkür ederim. Her şey için."

En çokta ,uzun süre sonra kalbime dokunan ilk kişi olduğun için. 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢



Söz // bxbWhere stories live. Discover now