Bölüm 15 "Sarılalım."

Start from the beginning
                                    

Oraya yöneldi ve telefonu eline aldı, rolüne hazırladı kendini.

"Tüh..." diye lafa girdi, okuduğu şey yüzünden şaşırmış gibi başını yana eğdi. "Nayeon gelemeyeceğini söyledi şimdi." Ardından ona cevap verirmiş gibi mesaj yazdı.

Göz ucuyla Jungkook'un başını kaldırıp baktığını gördü. "Gerçekten mi?"

Başıyla onayladı Jimin, mesaj yazma işini bitirdikten sora telefonu cebine koydu. "Evet. Galiba film gecesi yapmak şart oldu." Yatağa, Jungkook'un yanına attı kendini. Sırtının arkasına birkaç yastık koyarak rahatça yerleşti. "Ama başka bir şey yapmayı aklından bile geçirme." Hafifçe Jungkook'un bacağına vurdu ayağıyla, alayla konuştu. "O iddiayı kaybetmeye niyetim yok."

Genç çocuk başını geriye atıp kahkahaya boğuldu. "Hala orada mısın sen?" diye sordu.

"Tabiiki!" Jimin ona şöyle bir baktı, öyle güzel gülümsüyordu ki sanki Jimin'in onunla kalması o gün başına gelen en iyi şeydi.

Tanrı aşkına.

Jimin'in kalbi dur durak bilmeliydi artık.

Jungkook başını yatak başlığına dayadı ve ışıl ışıl parlayan, muzip gözleriyle ona baktı. "Kaybetmiş olacak mıyız ki?

Jimin alt dudağını ısırdı, gülümsüyordu. "Eğer ben kaybedersem hayatımızın sonuna kadar bunu başıma kakacağına eminim, o yüzden soruna cevabım evet."

Kıkır kıkır güldü Jungkook, başını salladı. "Bak orada haklısın işte." Kumandaya uzandı ve televizyonu açtı. "Ne izleyelim?"

***

Telefonunun yüksek sesli alarmına uyandı. Jungkook yatakta çaprazlama şekilde yatıyordu, bir bacağını beline atmıştı. King boy bir yatakta onun yerini işgal etmeyi başardığından haberi yoktu tabii.

Jimin üfleyerek üstündeki bacağı kaldırdı ve oturdu. Yumruk yaptığı eliyle gözlerini ovarken telefonunu aradı.

Küçük olan kıpırdamadan, bir ceset gibi öylece duruyordu. Jimin titreyen telefonunu ararken uzuvlarını kaldırıp indirse de uyanmamıştı.

"Alo?" diye cevapladı aramayı, sesi çatallıydı. Saatin kaç olduğundan haberi yoktu. "Hobi hyung?" Yataktan kalktı, dışarı bakmak için pencereye yürüdüğünde birkaç kez tökezlemişti. Güneş yeni doğuyordu. "Bir şey mi oldu?"

"Ne demek bir şey mi oldu?" diye sordu Hoseok sesinde herhangi bir üzüntü veya sarhoşluk belirtisi yoktu ama yine de düşük gibiydi.

"Hyung, saat sabahın körü."

"Uyandırdım mı seni?

"Yani şey-"

"Özür dilerim..."

"Yok yok uyandırmadın!" diye aceleyle cevap verdi Jimin, uyumaya kaldığı yerden devam etsin diye telefonu kapatacaktı, biliyordu. "Yeni bir diyet yapıyorum ve diyette bu saatte kalkıp... su içmem lazım."

Bir süre sessizlik oldu, sonra Hoseok kahkaha attı. "Kesinlikle çok kötü bir yalandı ama çabanı takdir ettim."

Jimin göz devirirken gülümsedi, koltukta oturup bağdaş kurmuştu. "Ee n'aber?"

Karşı hatta uzun bir iç çekiş oldu. "Komik bir şey geldi başıma." Hah. İşte bomba geliyordu. Başa gelen komik şeyler nadir komik olurdu. "Babam beni evlatlıktan reddetti."

Tükürüğü boğazında kaldı Jimin'in.

"Ne?"

Bu saatte Hoseok'a kendisini arattıran şeyin önemsiz olmayacağını biliyordu ama bu derece ciddi olmasını da beklememişti.

Through The Lens • Jikook [Çeviri]Where stories live. Discover now