BÖLÜM 6|FORGETTEN

61 6 5
                                    

Gözlerimi araladığımda önüme gelen saçlarım Güneş'e kalkan olmuştu. Ellerimle tarayıp arkaya attım ve Doğrulmaya çalıştım. Koltukta uyumaktan belim öyle tutulmuştu ki kalkamıyordum bile.

İstemsizce evi merak etmiştim. En azından kaldığım odaya gözümle öylece bakınmak istedim. Nasıl bir yerde kaldığımı merak ediyordum.

Üstümdeki battaniyeyi çekip doğrulmaya çalışsam da anlık gelen acıyla istemsizce inledim. Sonrasında vazgeçip tekrar yattım.

Küçük bir odaydı burası. Garaja benziyordu. Belki de garajdı; kim getirdiyse gizli aşkı gibi evinin garajına saklamıştı beni. Düştüğüm duruma sinirden gülmeye başladım.

Kapı açılma sesiyle kafamı çevirmemle gözlerimi baymam bir oldu. "Neye gülüyorsun söylesene? Çok somurttum bu gün."

"Sanane."

"Hadi ama! Yardım ettim, böyle mi davranacaksın yine?"

"Sahi ya. Beni mi takip ediyorsun? Amacın ne senin!?"

"O kadar da prens sanma kendini Kim Taehyung. Geçiyordum, gördüm o kadar."

"Tesadüfe bak amına koyayım." Tekli koltukta oturmuş, dalgın gözleriyle yukarı kıvrılan dudaklarıma karşılık tebessüm ediyordu. Gülmeyi bırakmama rağmen dudaklarımdaydı göz bebekleri. Öylece donmuş kalmıştı sanki.

İçimde Anka kuşları kanat çırpıyordu o an. Neden bilmem, midemde patlayan herbir bomba kusacakmışım gibi hissettiriyor, tüylerimi havaya kaldırıyordu. Fazlasıyla rahatsız ediciydi. Karşımda oturan o adamdan gözlerimi kaçırıp durdum bu yüzden.

Bunu farketmiş olacak ki donuk bedeni birden hareketlendi. Üst üste koyduğu bacaklarını yan yana koymasıyla korkudan irkilmem bir oldu. Ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Fakat bu heyecanlı hallerine anlam verememiştim. Umrumda da değildi zaten.

Dakikalarca oturmaya alışık olmadığım için kalkmak istedim. Tek engel ise tutulan belimdi. Her hareketimde sızlıyordu. Bunu o da farketmişti. Lakin yardımı bile gereksizdi onun. Becerdiği tek konunun zorbalık olduğuna emindim.

Yanıma gelmiş, arkama oturmuştu. Ne yapacağını şaşıran kişi ise bu sefer bendim. Ne yaptığına bakacak cesareti bile bulamıyordum kendimde. Parmak uçlarını sırtımda hissettiğim an şaşkınlıktan gözlerim açılmış, hissettiğim soğukla belimi biraz olsun geriye çekmiştim. Açıkçası istemiyordum dokunmasını.

Fısıltısıyla birkaç kelime iletiverdi kulağıma. "Şş sakin ol Tae. İyi olmanı sağlayacağım." Bunu demesiyle parmaklarının tenimde hareket etmesi bir oldu. Nazikçe bastırıyor, yavaşça geziniyordu. Gerçekten huzur veriyordu. Gözlerimi kapatıp her dokunuşun hissetmeye çalıştım. Tırtılın kelebek oluşu gibiydi dokunuşundaki o özgürlüğüm; yeterince korkulu..

Bir nefes alıp arkamı döndüm. "Lavabo nerede?" Takındığım ciddiyete o da ciddi bir tavırla karşılık vermişti. "Üst kata çıkman gerekiyor. Dikkat et."
Kaşlarımı çatıp gösterdiği yöne adımladım. Benim için endişelenen son insan bile olamazdı.

Aynada yansıyan solgun yüzüme odaklandım bir süre. Buradan gitmek istiyordum. Kafamı düşüncelerimle öne eğerken lavabo küvetinin üstünde duran ellerimin üşümeye başladığını ferkettim. Peki, isteklerimle doğru olan diğer seçenek paralel miydi? Bu beni biraz düşündürmüştü.

Belki de ilk defa bir zorba işime yarardı ha.

Birkaç dakika sonra yüzümü yıkayıp aşağı inmeye karar verdim. Fakat yanına geldiğimde biraz duraksadım. Geldiğimi farkettiği an elindeki telefonu saklamaya çalıştığı açıkça belliydi. Bu yüzden içime oturan şüphe strese sokmuştu.

King's Favorite | TaekookWhere stories live. Discover now