BÖLÜM 30: SEN BİTTİN VELİOĞLI

Magsimula sa umpisa
                                    

"Seninle gelmeme izin vermediler." Dedim.

Etrafımızdaki adamlara bir bakış attı. Korumalar tek tek dağıldılar. Engin ve Serkan dışında. Onlar birkaç metre uzağımızda bekliyorlardı.

"Benimle eve mi girmek istiyorsun?" Inanamıyormuş gibi sordu.

"Evet ne var bunda?" Derin bir iç çektiğinde yumruklarımı sıktım. Ne vardı ki cidden bunda? Alt tarafı sevgilimin evine gitmek istiyordum.

"Oğuzhan içeri gir, hazırlan. Yarım saate kapıda ol." Beni zerre umursamadan söyleyeceklerini söyleyip arkasını döndüğünde koluna yapıştım. Böyle gitmesine izin vermeyecektim.

"Beni, sevgilini evine almayacak mısın?" Bu sefer inanamayan bendim. Birden Gözlerindeki şefkat silinmişti. Kapkara gözleri tehditkârca bakarken bütün öfkemle karşılık verdim ona.

"Almayacağım. Sesini de kes. Milleti daha fazla başımıza toplamadan git." Sesini kimseye duyurmak istemiyormuş gibi kısık ama sertti. Ağzımdan 'hah' diye alaycı bir nida kaçarken kolunu tutan parmaklarımı sıkılaşırdım.

"Niye, yoksa içeride başka sevgililerin mi var? Onların duymasından mı korkuyorsun?" Sinirle, inadına bağırarak konuştum. Adamları uzaktaydı zaten. Başını sabır dilenircesine kaldırdığında sanki anlamış gibi kendi kendisine başını salladı.

Ne vardı da onca yaşadıklarımızdan sonra bile evine almıyordu beni?

"Anlaşıldı tersinden kalkmışsın sen bugün. Kavga istiyor canın ama yeri değil. Hıncını geceye sakla." Kolunu bir hışımla çektiğinde titreyen çenemle dişlerimi sıktım. Bir kez gözlerime baksa nasıl yaşardıklarını görürdü ama bakmadı. Ben orada ağlamamak için kendimi zor tutarken Arslan arkasına bile bakmadan ikimizin arasındaki çiti geçti, evine girdi.

•••

Okuldan sonra şirkete geçtiğimde asistanın verdiği her işi sorgulamadan yapıyordum. Tüm gün olduğu gibi kaşlarım çatık ihale dosyalarını incelerken kapım çaldığında kısa bir "gel." Çağrısından sonra asistanım içeri girdi. Elinde yine bir dosya görünce bıkkınlıkla sesli bir soluk almıştım ki "yeni stajyerlerin CV'leri." Dedi kadın.

"Bunları da mi ben seçeceğim? İnsan kaynakları ne güne duruyor?" Büyükten küçüğe her işi bana kitliyorlardı. Bunda Arslan'ın payı olduğunun farkındaydım. Utanmasa asistanların işini de yaptıracaktı bana. İyiliğim için yapsa da-

"İyiliğini sikeyim onun." Kendi kendime homurdanıp şaşkın şaşkın beni izleyen kadından dosyayı alıp sinirle karıştırmaya başladım. Yine aklıma gelmişti orospu çocuğu. Yani hep aklımdaydı ama, bir iç çektim. "Başka yapacak bir şey kaldı mı?" Kadın başını iki yana salladığında elimdeki ince dosyayı umursamazca masaya fırlattım. "Ben çıkıyorum o zaman."

"Ama efendim stajyerleri siz seçecektiniz!"

"Mülakat yapılmayacak mı? O zaman seçerim." Kabanımı üzerime geçirdiğim gibi ofisten dışarı attım kendimi. Boğuluyormuş giibi hissediyordum. Nefes almaya ihtiyacım vardı.

Dışarı çıktığımda telefonumu çıkardım. Aklıma gelen ilk ismin onunki olması yüzümde buruk bir tebessüm oluştururken baş parmağım ekranın üzerinde öylece duruyordu. Bu sabahki ufak kavgamızdan sonra onu beklemeden basıp gitmiştim şirketin arabasıyla. Sabahtan beri ne görmüştüm ne de sesini duymuştum. Duymakta istemiyordum. Beni evine almayışı çok koymuştu. Hele daha dün yaşadıklarımıza rağmen böyle yapması boğazımı düğüm düğüm ediyordu. O sert bakışları, soğuk sesi aklımdan çıkmıyordu.

Onun ismine daha fazla bakmak istemedim. Parmağım ekran boyunca kayarken gördüğüm isimle düşünmeden bastım.

"Oğuz'um?" İçli bir soluk koyverdim şefkatli sesini duyunca. "Barış'ım."

Geceye Karışan Günahlar (GAY)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon