I. black plum stand

251 27 21
                                    

Harrenhal kalesine kurulan pazarlar gürültülü olurdu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Harrenhal kalesine kurulan pazarlar gürültülü olurdu. Yan yana dizilmiş tezgahların başındaki tüccarlar veya satıcılardan çok etrafta gezen kalenin muhafızları bağırırdı. Düzensiz adım atan müşteriler yolu tıkar, tezgâhları meşgul ederlerdi. Tüccarlar aceleciydi ve yavaş müşterilere hızlı olmalarını söylediklerinde kavga çıkardı. Kabaca müdahale eden muhafızlar kavganın sonunu getirseler bile hararet bitmez, müşteri ya da tüccar fark etmeden bu kez de muhafızlar ile halk arasındaki sürtüşmeler ortaya çıkardı.

Hava yine kasvetli bulutlar ile sarılı bir vaziyette idi.

Harrenhal pazarında, Lyla Rivers'ın kurduğu tezgahtaki kara erikler ağız sulandırıcı görünüyordu. Harrenhal piçleri, kadının ait olduğu sınıftı ve onunla aynı durumda olan diğer gayrı meşru insanlara göre şanslı sayılırdı. Pazardaki en bilinen satıcılardan biri oydu. Onu büyüten büyükbabasından kalan meyve ağaçları, lezzetli erikler ve yemyeşil elmalar verirdi insanlara. Lyla Rivers, kalenin hemen dışındaki evinin etrafını saran bu ağaçları ona para kazandırması için kullanırdı.

Lyla'yı herkes tanırdı. O ve küçük kızı Cyra her pazar vaktinde tezgah açar, onca adamın arasında tek başına işini yapardı. Bir piçe saygı duyulmazdı ve Lyla'ya bir fahişe gözüyle bakan nice kişi vardı. Babası belli değildi ve o da tıpkı annesinin yaptığı gibi babasız bir çocuk dünyaya getirmişti. Fakat genç kadın başını eğmeyi sevmezdi. Fahişe ve piç ithamlarını her yedilerin gününde duymak yorucuydu ama bir şekilde başa çıkmayı öğrenmişti. İşini yaptığı zamanların haricinde insanlar ile pek iletişim kurmazdı. Yalnızca bir tane arkadaşı vardı, Alys Rivers. İkisi de gayrı meşru hayatlarına birbirleri için destek olarak devam ediyorlardı.

Ona uzatılmış tahta kutunun içine erikleri koyan Lyla, parasını uzatan çocuğa, gerektiğinden daha az metelik verdiğini söylemedi. Çünkü küçük çocuğun annesini tanıyordu ve pek iyi durumları yoktu. "Bunu da giderken ye, tamam mı?" diyerek çocuğa yeşil bir elma verdi. Teşekkür edip koşarak uzaklaşan çocuğun ardından, parayı tezgahın altındaki kutuya koyan Lyla, kızının sesini duyunca muhafızların gezdiği kale kapısına doğru bakmıştı.

Kızını, muhafızın miğferine ulaşmak için zıplamaya çalışırken buldu.

Cyra, annesinin bir kopyasıydı. Kızıl saçlarını toplamayı hiç sevmezdi ve elinde mutlaka bir erik tutar, yerken konuşmayı ihmal etmezdi. Muhafıza aşağıya eğilmesini söyledi. Küçük kıza alışkın olan kapı muhafızı gülmüştü ve başını eğdi, Cyra'nın miğferine ani bir hamleyle vurmasına izin verdi.

"Cyra!" diye seslendi kızına. Muhafızı rahat bırakması için işaret yapmış ve karşılığında, Cyra'nın umursamaz bir tavır ile muhafızın etrafında koşmaya devam etmesini almıştı.

Lyla ona söz geçiremiyordu ama buna kızmazdı. Çünkü kendisi de çocukken tıpkı Cyra gibiydi. Tezgahın arkasında durmaya devam ederken kızını izledi, babasından aldığı özelliklerini görme konusunda dürüst davranmıyordu ve böyle yaparak kendisini koruyordu.

Homurdanarak tezgahın önüne geçen müşteriyi fark edince gözlerini adama çevirdi ve onu tanıdı. Hoşnutsuz olan müşterileri unutmazdı ve pasaklı bir görünüşe sahip olan bu müşteriyi asla unutmazdı. Her zaman sorun çıkardı. Adam yine sorun çıkartmaya gelmişti ama Lyla sabırlı olmaya çalıştı. Onun ne istediğini duymak için bekledi ama adam eriklerden birini eline aldı, kara meyveyi kontrol ederken bastırdı.

"Çürümüş bu!"

"Hayır, eriği az önce elinle ezdiğini gördüm." dedi Lyla. Alışkın olduğu müşteri yalanına tek kaşını kaldırıp baktı. "Bunu üçüncü kez yapıyorsun."

"İftira atmaya nasıl cüret edersin!?"

"Bu pazarda seni herkes tanıyor ve daha fazla bedava meyve almana izin vermeyeceğim." diyerek rest çekmişti Lyla. Adamın elinden ezilmiş meyveyi aldı, tezgahın arkasındaki çöpe attı ve onu kovar gibi el hareketi yaptı.

"Piçin teki beni mi suçluyor?" diyerek tezgaha elini vuran adam, pazardaki tüm gözleri üzerine çevirdi. Bağırmak için bahane bulmak, Harrenhal'daki çoğu erkeğin çıkış kapısıydı. Taşkınlık yapıp haklı çıkmaya çalışıyorlardı ve Lyla gerçekten onlardan bıkmıştı.

"Piçin tekinden mal alan sensin!" diye adama bağırdı Lyla. "Tezgahın önünü kapatma, defol git."

Pazardaki tüccarlar ve tezgah sahibi olan insanlar onları izlerken, müşteri adam Lyla'ya, Harrenhal'ın piçlerinde hiç saygı yok cümlesiyle başlayan, ağız dolusu hakaret etmekten geri kalmadı ve taptaze kara eriklerle dolu tezgaha ikinci kez elini vurmaktan çekinmedi.

"Tezgahımdan uzaklaş." Lyla onu son kez uyardı. Ama adam onu dinlemedi. Pasaklı müşterisi bir avuç dolusu kara eriği alıp parmaklarının arasında ezdi ve bunu yaptıktan sonra elindekileri yere atıp üzerlerine bastı. Lyla yalnız başına çalışan bir kadın olduğu için bazı adamlar onu korkutabileceğini sanıyordu ancak Lyla Rivers, şaklaban gibi davranan -ki soytarıdan bir farkı yoktu- adamı sakince izliyordu. Beline koyduğu elleri ise gerilmişti. Yine bela almak istemiyordu başına ama adam öylesine saldırgan davranıyordu ki ne olacağı belli olmazdı. Tezgaha bir kez daha vurdu, ön taraftaki meyvelerin yere düşmesi ile Lyla sinirlenmişti ve tezgahın arkasındaki bıçağı alıp hızlı bir hamleyle adamı kovalamak için ilerledi.

Neyse ki, Cyra'nın oynadığı muhafız araya girip adamı ensesinden tuttu. Başka bir pazar günü, başka bir baş belasının uzaklaşması... Lyla, yardım eden muhafıza teşekkür etti ve Cyra ile birlikte tezgahın arkasına döndü.

"Alys bir adamı öldürebilecek kadar çok zehre sahip." diye fısıldadı Cyra. Tezgah arkasındaki kırık sandalyeye oturdu ve annesi ona sessiz olmasını işaret etse bile devam etti. "Bana da yapmasını öğretecek."

"İyi işlerle uğraş, Cyra."

Küçük kız itiraz eder gibi omuzlarını oynattı.

Lyla kızına laf anlatmak için akşam eve gittikleri vakti bekleyecekti ve şimdilik ellerinde kalan meyveleri satmaya devam etti. Muhafızlar bir atlı grubun kaleye doğru yaklaştığını duyurduğu sırada, Lyla yola saçılan meyveleri toplamakta ve kızı Cyra da gelen müşterilerle ilgilenmekteydi.

"Yolu açın!" diye bağırdı kumandan.

Kalenin girişini kaplamış pazardaki insanlar kenara çekildiler, Lyla son ezilmiş eriği yoldan aldığında ise atlı grup Harrenhal kalesine giriyordu. Strong hanesi bayraklarını taşıyan grup, Lord Lyonel Strong ve oğlu Sör Harwin Strong'un geri dönüşlerini duyuran askerin sesi ile aynı anda kapılardan girmişti ve muhafızları atlarını hiç durmadan kaleye doğru sürerken, Lord Strong ve oğlu Harwin Strong'un atları yavaş ilerliyordu.

Lyla Rivers, kalabalığın içinde durgun bir ifadeyle onları izledi.

Önlerinden geçtiği esnada Sör Harwin Strong da onu görmüştü ve yavaşladı.

Birbirlerini tanıyorlardı. Uzun bir zaman öncesine kadar demek daha doğru olurdu. Anıları geride kalmıştı.

Lyla adama aşıktı,
Harwin onu terk edene kadar.

Night Will Swallow Us ☾ Harwin StrongWhere stories live. Discover now