Ona sarılmak üzere hareketlenmiştim ki daha kapatamadığım kollarımdan sıyrılıp uzaklaştığında olduğum yerde kalarak güldüm.

"Bu ne soğuk ya, her yerim dondu." İşte tanıdığım soğuğa dayanamayan Baekhyun.

Koşar adımlarla içeri girmesinin ardından kapıyı bu sefer düzgünce kapatıp peşinden gittim. "Bu soğukta kendini neden balkona attığın anlaşıldı." Olay yerinden kaçmak için.

"O kadar da kötü değil." Mutfakta bir facia yaratmış ve koku çıksın diye evde ne kadar cam varsa hepsini açmıştı. Köpeğim kurtar beni der gibi mutfağın ortasında bana bakıyordu. Ben daha kendimi kurtaramıyordum. "4 tane yumurta yaktım sadece. Geçen sefer 6 tane yakmıştım."

"Eh, en azından 4'ten sonra olmayacağını kabullenmişsin bu sefer." Mutfakta öylece bıraktığı dağınıklığa bakarak hangi kısmından toparlamaya başlayacağımı düşündüm.

"Hatalarımdan ders alıyorum." Karşımda 4 tane kapkara olmuş yumurta artığı olsa da hala niye mi sakindim? Çünkü benim mutfağı teftiş ettiğim süre boyunca Baekhyun tam arkamda kollarını karnıma dolamıştı. İşte tam olarak ona kızamama nedenim buydu.

Ona dönerek alnına dökülen pembe saçlarına dokundum.

Evet, başıma bir de böyle bir iş açmıştı. Saçları pamuk şeker kadar pembeydi. Onu normalde yeme isteğim yeterince çok değilmiş gibi.

"Öyleyse sana ufak bir ceza vermekle başlayalım." Ceza kelimesini duyunca kaşları yukarı kalktı. "Sen kızımızı yürüyüşe çıkar, bu sırada da ben bu dağınıklıktan kurtulup bir şeyler hazırlarım." Kızımız kelimesini duyunca yüzünde hafif bir gülümseme oluşacak gibi olsa da çabuk toparladı.

"Benim kızım değil o. Beni sevmiyor artık." Köpeğime öldürücü bakışlar attığında kahkaha attım. Pembe saçlarına ve uykulu yüzüne ciddi görünmek hiç de uymuyordu.

"Evet çünkü sürekli inatlaşıyorsunuz."

"Ben mi o mu? Cevap vermek için 3 saniyen var." Buna cevap veremezdim.

Tanrım yoksa cevap verebilir miydim?

Köpeğim sanki konuşmamızı anlamış gibi arka bacaklarının üstüne kalkıp kucağıma uzandı. "Bak kırdın onu işte!"

"Sana inanmıyorum 5 saniye geçti ve bana cevap vermedin!"

"Evet, çünkü cevap verebilecek bir soru değil bu." Omuzlarından tutup arkasını döndürdüm ve askılığın oraya doğru itekledim. "Hadi şimdi uslu uslu dolaşmaya gidin ve gelin. Kavga istemiyorum."

"15 saniye oldu!"

"Hayır, 35 saniye geçti bebeğim. Daha düzgün saymanı öneririm." Montunu giymesine yardım edip köpeğime tasmasını taktım. Bir şeyler diyecekti ama konuşmasına izin vermeden ikisini de kapı dışarı ettim.

Ani bir kararla pembe saçlı olmaya karar veren sevgilim ve inatçı köpeğim bir şekilde onlara verdiğim bu görevi bitirebilir diye düşünüyordum. Onlara en azından bu kadar güvenebilirdim. Asıl zorlu görev bendeydi.

En zor fizik sorularını saniyeler içinde çözebilirdim ama Baekhyun'un yapışmaz tavaya bu kadar şeyi nasıl yapıştırabildiğini çözemezdim. Ya da neden inatla kahvaltı hazırlamaya çalıştığını. Benim gözümde mükemmel biriydi. Yemek yapmasını ondan beklemiyorum ama yemek yapamayışı bile mükemmel geliyordu bana.

Evimi yaksa muhtemelen ne kadar güzel evimi yaktın derdim.

Birlikte birkaç ayı geride bırakmıştık ve onunla tanışmadan önce hayatımda her şeyin yolunda olduğunu söyleyebilirdim. Şu anda ise hiçbir şey yolunda değildi. Çünkü artık hayatımı alt üst eden birine sahiptim. Hayatımı alıp istediği şekilde ezip geçebilirdi.

Before AllWhere stories live. Discover now