4. Bölüm

1.4K 184 458
                                    

Yüzümde aptal bir gülümseme, kasıklarımda sancı ile Jongdae'nin peşinde ilerleyip kantindeki boş masalardan birine oturdum.

"Baekhyun'la anlaşmış gibisiniz." İmalı bakışlarına karşılık omuz silktim.

"Evet." Umarım anlaşmışızdır. Yani bedenim ona oldukça alışmıştı. Kalbim de öyle. Ama anlaşma denilen şey karşılıklı olmalıydı. Jongdae bu konuyla ilgili konuşmaya hevesli olmadığımı fark edince sustu ve başka bir şey demedi. En azından biraz olsun onun gözünü korkutabilen bir üst sınıf olmuşum diye düşündüm lisede.

Okulun bahçesinde ağaçlar gürültülü bir şekilde yapraklarını rüzgarda sağlarken ben alev alıyormuşçasına ateşler içindeydim. Beynimde hala az önce Baekhyun'un söylediği Toxic şarkısı çalışıyordu ve içimi büsbütün zehirliyordu.

Onu odada öylece bırakıp gittiğime inanamıyordum. Bacaklarımın arasındaki beynim yerine beni yönetmeye çalışan uzunluğum da öyle. Geri dönmeyi deli gibi istediğim için bacağımı sallayıp duruyordum. Sanırım tansiyonum yükselmişti. Belki de düşmüştü. Kesinlikle bana bir şeyler olmuştu.

Aklımdan Baekhyun'un altına giydiği kısacık şortunu, yuvarlak poposunu örtmeyi başaramayan lekeli beyaz tshirtünü ve ter içindeki saçlarını atamıyordum. Tek bir görüşte bütün hormonlarımı harekete geçirmeyi nasıl da başarmıştı ama. Ve ona doğru dürüst dokunmama bile izin vermeden beni odadan kovuşu...

Bana aynı anda hem tahrik hem de panik duygusunu yaşatan ve muhtemelen yaşatabilecek de tek kişiydi.

Baekhyun'un bacaklarını kafamdan atmaya çalıştım. Aynı zamanda makarna lekeli tshirtünden utanan kırmızı yüzünü.

Bir de unutmam gereken Jongdae'nin sözleri vardı.

Senin Baekhyun okulda çok popüler, niyetin ciddiyse elini çabuk tut.

Elimi nasıl çabuk tutabilirdim bilmiyordum. Ne yapabilirdim onu bilmiyordum aslında. Baekhyun'un okuldaki popülerliği ile ilgili düşüncesi neydi onu bilmem gerekiyordu öncelikle. Yani tabii bir de aslında bana karşı düşüncelerini.

Takılıyorduk.

Ama takılmaktan kastımız sadece takılmak mıydı? Ona sevgilim olduğuyla ilgili imada bulunmuştum bu doğru. Ancak beni ne kadar ciddiye almıştı bakışlarından okumak imkansızdı. Gelip onu bizzat okulunda görmek istemiştim. Sadece evimde, yatak odamda takılmadığımızı, onu dışarıda da görmek istediğimi kanıtlamak istercesine buraya gelmiştim fakat beni görünce panik olması beni biraz tedirgin etmişti. Yurt haliyle gördüğüm için böyle olduğunu biliyorum, bunu net bir şekilde dile de getirmişti. Ama içimdeki amaları susturamıyordum.

"Selam." Baekhyun benim gözümde az önce de harika görünüyordu. Ancak duş alıp üzerini değiştirmiş bir şekilde aramıza katıldığında görünüşü hakkında diyebileceğim en ufak bir söz bile yoktu. Yine birkaç dakikalığına gördüğüm gözlüklü halini özlemiştim şimdiden.

Çantasını masaya koyup karşıma oturduğunda kırıldığımı hissettim. Yanıma oturmasını beklemiştim yanıma oturmasını ve en azından dirseklerimizin birbirimize çarpmasını, yeni yıkanmış saçlarının kokusunu duymayı.

"Selam." Dedim kırgınlığımı belli etmeye çalışarak. Okulun bahçesinde pembe tonundaki yanakları ve kocaman gülümsemesi ile bana bakıyordu. Kırgınlığımı belli edemez, yanıma otur diyemezdim. Aslında derdim ama böyle bir hakkım yoktu sanırım.

"Dersin yok muydu bugün?" Ders programımı geçen akşam yağmur sonrası yürüyüşümüz sırasında sözlü bir şekilde söylemiştim. Aklında kalması kırgınlığımı bir nebze olsun yatıştırdı.

Before AllWhere stories live. Discover now