34.Bölüm

809 30 5
                                    

Delirmiş olmalıydı. Ben sadece şarkı dinlemeyi severim, söyleyemem. Daha önce kimsenin yanında şarkı söylememiştim. Hem bir kere bile çalışmadık uyum sağlamamız mümkün değildi ki. Dahada kötüsü söyleyeceğimiz şarkıyı bile bilmiyordum. Öz güven mi yedi bu çocuk?!

Sahneye çıkmak için kullanılan merdivenlein ortasında "Neye güvenerek çıkıyoruz buraya? Şarkıyı bile belirlemedik aptal mısın sen?!" dedim dişlerimi sıkarak.

"Pera - Sensiz Ben." deyince yüzüne anlamsızca baktım. "Söyleyeceğimiz şarkı . Nakarata kadar ben, sonrası sende."

"Geri zekalısın sen!"

Yaptığım hakareti umursamadan sahnenin ortasına yürümeye devam etti. Aslında kolumu bıraksa, hala kaçmak için kısa bir süre yaratabilirdim ama öküz bırakmıyor kolumu. Sahneye çıkınca sadece çete ya da Emreler değil neredeyse bütün okul şaşkınlıkla bize bakıyordu. Dikkatini bize vermekle kalmayıp ayağa kalkanlar bile olmuştu. Tabi onlarda haklı Mertcan Karahan şuan sahnede ve birazdan şarkı söyleyecekti.

Arka tarafta duran gitarı alıp mikrofona yürüdü. Kolumu bırakması ile bir an kaçmayı düşünsem de onu tek bırakmak istemedim. Bende sabit duran mikrofonun önüne geçip son kez Mertcan'a baktım. Aramızda bir kaç adım mesafe vardı. Bu iyi miydi ya da kötü müydü bilmiyorum ama sanırım mutlu hissettiriyordu.

Gözlerini yumup başlayacağını belirtti. Gitarı çalmaya başlamasıyla salonda bir sessizlik hakim oldu. Çoğu kız pür dikkat izlerken, bir kaç kişinin videoya çekmesi gözümden kaçmamıştı.

Gitarın sesi kulaklarımı doldurmaya devam ederken "Ne kağıt kalemsiz olmayı bilir, ne de ben sensiz kalmayı.." diyerek mükemmel sesini ortaya serdi. Bana baktığını kafamı ona çevirince fark ettim. Bir yandan gitar çalarken, diğer yandan şarkıyı söylüyordu. "Kırık cam misali hatalarım, acıtır. Seni böyle mi kaybettim?"

Nakarata katılıp seslerimizi birleştirdim. Aslında sözler gerçekten bir şeyleri çağırıştırıyordu. Olmayacak şeyleri... "Bul beni kaybolmuşum, izim silinmiş dilim suskun. Susmuşum.. Bak bana mahvolmuşum senden kendimi almayı unutmuşum..."

Birbirimize bakarak söylememiz kalbimin hızlanmasına neden olurken sesimin titrememesi için elimden geleni yapmaya çalışıyordum. Nakaratın bitmesi ile sıranın bana geldiğini anlamıştım. Bu birlikte söylemekten daha zordu. "Ne gün güneşe doymayı bilir ne de ben sana bakmayı.."

Onun yaptığı gibi bende söylerken gözlerimi ondan ayırmadım, ayıramadım. Belki onu hiç unutamayacaktım. Ya da bir gün unutmak için çabalamaktan vazgeçecektim.. Kim bilir belki de bir gün başkasına aşık olacaktım...

"Seni böyle mi kaybettim?"

Nakarat kısmından bir önceki cümleyi de birlikte söylemiştik. Aslında burayı sadece benim söylemem gerekiyordu. Gözlerimin içine bakıyordu sanki bir duygu kırıntısı arar gibiydi. Buna izin vermeyecektim!

"Sensiz ben, bomboşum..."

Şarkının bitmesiyle yükselen alkış sesleri, Mertcan'la gözlerimizi ayırmamıza yetti. Bizim okul ayağa kalkmış alkışlarken, gözüme Arzu ve Aleyna'nın bana attığı kötü bakışlar çarptı. Onun gibi bakan bir kaç kız daha görüyordüm. Ama hiç sorun değil ben bu bakışlara doğduğumdan beri akışkınım.

"Kulise diğer yarışmacıların yanına gidip sonucunuzu bekleyebilirsiniz." diyen kadına gıcık bir bakış atıp Mertcan'a döndüm. Odun çoktan sahnenin arkasına gitmişti. Mecburi bende peşinden gittim.

Kolundan tutup kendime çevirdikten sonra "Kime sorarak böyle bir şey yaptın?! Sesimin nasıl olduğunu bile bilmiyorsun!" diye bağırdım. O ise benim aksime gayet sakin bir şekilde "O kadar emin olma." dedi.

Siz İstediniz! (Eski hali)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin