25. BÖLÜM: KARAMEL ve KAKAO

7K 443 73
                                    

"Ay gidiyorsun baya baya!" Efsun burnunu çekerek kollarını bana sardığında gülümsedim.

"Üzgünüm bir anda gitmeyi bende istemezdim." dedim ona sıkı sıkı sarılırken. Ağlamamak için yanağını ısırıyor olmalı ki tuhaf bir yüz ifadesi ile bana bakıyordu.

"Geri döneceğim." dedim sonsuza kadar gitmediğimi vurgulayarak. Bu kadar üzülmesini gerektirecek bir durum yoktu.

"Ama Sapidum'da çalışacak mısın bir daha?" dedi benden ayrılırken. Gülümseyerek omuz silktim.

"Mehmet abi belki kabul eder." dediğimde gözlerinden umutsuz bakışlar geçmişti.

Efsun'dan sonunda ayrılabilince Tuna'ya çevirdim bedenimi. Aramızdaki tüm buzlara rağmen uzun bir süre görüşmeyeceğimiz için geçmişteki arkadaşlığımızın hatrına çağırmıştım onu.

Gergin bir gülümseme ile açtığım kollarıma bakıp kollarını bana doladı.

"Özür dilerim." dedi sonunda sırtımı sıvazlarken. Ses tonu ile dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir şeyler çok daha farklı olabilirdi.

"Boşver artık." dedim gülümseyerek. Annemi kaybetmek bir şeyi daha hatırlatmıştı bana. Ne bu küslükler kalacaktı elimde onları kaybedince ne de başka bir şey. Beni üzmüş olsa da ona yeterince sinirli kalamıyordum. Çünkü beni sinirlendirmek için oynadığı bu aptal oyunun sonunda aşık olup terk edilen ve acı çeken kişi o olmuştu. Benim ona hissedeceğim öfkenin bir önemi yoktu yani. Yeterince üzgün olmalıydı...

"Yeni bir tatlı tarifi öğrenirsen..." çekingen bir nefes aldı.

"Direkt olarak sana atacağıma emin olabilirsin." dediğimde başını eğdi. Ardından Efsun'un yanına gidip elini onun sırtına koyarak çıkışa yönlendirdi. Efsun her ne kadar ben gidene kadar gitmek istemesede Tuna'nın bizi son anlarımızda yalnız bırakmaya çalıştığını bildiği için zorluk çıkarmadı. Gözden kaybolana kadar durup durup arkalarını dönerek el sallamışlardı.

Onların arkasından sadece buruk bir gülümseme ile bakakaldım. Sonunda Rüzgar ile yalnız kaldığımızda bedenimi ona çevirmem ile elimden tutup beni kendine çekmesi bir olmuştu.

Bir süredir kendini durdurmaya çalışıyor gibiydi. Ve şimdi bana o kadar sıkı sarılıyordu ki kaburgalarımın ezildiğine emindim... Bazen koca vücudunun farkında olamıyor gibiydi.

"Rüzgar..." dedim derin bir nefes alırken. Tanıdık mentol kokusu sadece gülümsememe sebep oldu. Orada da umarım bu şampuanı bulabilirdim yoksa dün gece ondan gizlice çaldığım tişört, altı ay boyunca özlemimi gidermem açısından hiçte yeterli olmayacaktı.

"En ufak bir şeye canın sıkılırsa geri dönüyorsun." dedi net bir sesle. Çocuğunun ilk defa dışarı çıkmasına izin veren ebevyn edasıyla konuştu.

"Akşamları erkenden evine dön. Ve kapını her gece kilitle. Sakın sarhoş olma. Ve kendine dikkat et." dudaklarını boynuma sımsıkı bastırdı.

"Kendi başımın çaresine bakabilirim bence..." dedim gözlerimi devirerek. Fakat bir yandan da böylesine endişelenmesi hoşuma gitmişti.

"Ben ciddiyim. Özellikle ilk aylar gözün açık olsun ne olur..." bir diz çöküp yalvarmadığı kalmıştı. Geri çekilip beni sürükleyerek oturakların oraya götürdü.

"Uçağım kalkacak." dedim gözlerim endişe ile saatte gezinirken.

"Uçağını sikeyi-" etrafımızdan geçen insanların garip bakışları yüzünden elimi endişe ile kaldırıp dudaklarına örttüm. Fakat onun tek yaptığı avuç içlerime öpücükler kondurmaktı.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin