17. BÖLÜM: MERCİMEK ve İLAÇLAR

8.3K 467 186
                                    

Gözlerimi zorlukla aralayıp komodinimdeki çalan telefona elimi attım.

"Hım?" kimin aradığına bakmayı akıl edememiştim.

"İşe gelmeyi düşünüyor musun?" Rüzgar'ın gergin sayılabilecek sesi ile bir anda doğruladum. Bu sırada üzerimden kayan yorgan ile titredim. Boğazımdaki rezil ağrı ile yüzümü buruştururken masamın üzerindeki saati görünce ufak çaplı bir şok yaşadım.

Kahvaltı servisi çoktan başlamıştı. Telaşla ayağa kalktığımda başım şiddetle dönüp, geçtiğini sandığım ağrı kendini hatırlattı. Dudağımdan dökülen inleme ile yatağıma geri oturdum.

"Kiraz?" kesik nefeslerim Rüzgar'ın endişe ile konuşmasına sebep oldu.

"Geliyorum." şişen boğazım yüzünden çatlak sesim uyanalı saniyeler olmamış gibi milyonuncu kez yüzümü buruşturmama sebep oldu. "Yarım saat." dedim ardından hala yataktan çıkamadığımı fark edince.

"Hayır..." Rüzgar telefonu kulağından uzaklaştırıp birilerine bağırdı. Tekrar sesi netleşince ise içimi rahatlatan o şeyleri söyledi. "Gelme. Sesin hiç iyi değil. Sıcak bir şeyler içip dinlen."

"Tamam." itiraz etmediğim için şaşırmış olacakki bir kaç saniye tek kelime etmedi.

"Peki nasıl hissediyorsun?" dedi en sonunda.

"İğrenç." dürüstçe cevaplarken kıkırdamak istedim. Fakat tutulduğum öksürük krizi yüzünden telefonu kendimden uzaklaştırdım.

"Her neyse uyumaya gidiyorum."

"Önce bir şeyler yiyip ilaç iç."

"Çok yorgunum."

"İlaç içmelisin."

"Bayılmamı mı istiyorsun?"

"İyi olmanı istiyorum."

"Ya ya, kesin öyledir." kelimeler ben dilimi yeterince hızlı ısıramadan ağzımdan döküldü.

"O da ne demek?" Rüzgar'ın bana cevap verebilmesi için saniyeler geçmesi gerekmişti.

"Hiçbir şey. Ben gidiyorum." dedim telefonu kapatmaya hazırlanırken.

"Kiraz!" dedi çaresizlikle mırıldanarak. Bir şeylere öfkelenediği aşikardı.

"Sen gerçekten iyi misin? Yani hasta olman dışında. Kötüsün gibime geliyor." birinin bunu fark edeceğini düşünmediğim için duyduğum şeyler beni anında bozguna uğratmıştı.

Hasta olduğum için zaten içime kaçan sesim mümkünmüş gibi biraz daha kısılırken bunun sebebinin boğazımı saran dikenli teller olduğunu anladım.

Yaşlar birer birer gözüme dolarken telefonu uzaklaştırıp titrek bir nefes aldım.

"Evet. Ben iyiyim." dedim söylediği şeyler çok saçmaymış gibi.

"Güzel, beni endişelendirdin." dedi gözlerimden yaşlar yuvarlanmak için an kollarken. Ancak asla dökülmeyeceklerini biliyordum.

"Her neyse sonra tekrar ararım. Lütfen beni üzme ve kalkıp bir şeyler ye."

Peki sen beni üzünce Rüzgar? Sen beni üzünce ben ne yapacağım?

"Tamam." sesimin titrediğini belli etmemek için inanılmaz bir çaba göstererek onunla vedalaştım. Telefonu kulağımdan uzaklaştırınca yorgunlukla yüzümü duvara çevirip sıkı sıkı yorgana sarıldım.

Dün canımı sıkan şeyler bir bir zihnime düşerken ağrıyan başım ilk defa bir işe yaradı. Düşünmememi sağladı.

Gözlerim konuşmanın da etkisi ile ağırlaştı. Uzun zamandır uyuyamadığım için yine kesik ve karman çorman rüyalara dalacağımı bilerek gözlerimi kapattım.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin