Samimi Tövbe

242 107 47
                                    

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun sevgili okurum

Bugün seninle , Karadeniz'in  incisi Trabzon'nun eşsiz manzarasına sahip Uzun gölü seyre dalarak sohbetimize başlayalım.

Yeryüzünde Allah'ın bin bir kapısı vardır. Her kapının da bir anahtarı vardır. Tüm kapıları açan bir anahtar vardır ki ; o "Tövbe" dir.

Allah katında günahlarını itiraf ederek, samimiyetle ve gönülden edilen tövbeler makbuldur. İnsanın günahları kendine çok büyük gelir ve aff edilemeyeceğini düşünür , tövbe etmez. Böyle düşünen insan için alemlerin Rabbi olan Allah şöyle buyuruyor;

"De ki: Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Dünyada işlenebilecek tüm günahları işlemiş bir insanda olsan , yine de ölmeden önce tövbe kapısına gel.

Günün birinde bir pehlivan , işlediği büyük günahlardan dolayı pişmanlık duyarak , tövbe etmeye karar verir. Büyük bir alimin kapısını çalar ve ona sorar ;

-  Pehlivan: " Ben 40 yıllık hayatımda , namazı bir kıldım bir  kılmadım , kumar oynadım , kadınlar ile zina yaptım. Artık çok pişmanım. Benim için bir kurtuluş yolu var mıdır ?"

- Derviş : "Bu kapı hak kapısıdır. Allah'ın kapısına pişmanlıkla geleni , Allah boş çevirmez. Sen önce tövbe et ve sonra bir süre bizimle birlikte kalarak nefsini terbiye et."

- Pehlivan: " Siz burada ne yaparsınız ?"

- Derviş : " Günde beş vakit namaz kılarız ve şu nafile namazları kılarız. İşrak , kuşluk , evvabin , teheccüt ve abdest şükür . Allah'ı günde 600 kez tesbih ederiz . Gündüzleri de arıcılık işinde çalışırız.

- Pehlivan: " Bende size katılmak istiyorum."

- Derviş : " Bu dergahta Allah rızası için kalmak öyle kolay değildir. Bu nefsine ağır gelir. Eğer kalmak istiyorsan , işe koyul"

Pehlivan hemen işe başlar. Soğuk kış günlerinde dergahı temizler , insanlara çay demler , ihvan kardeşlerine hizmet eder. Böylelikle  aradan aylar geçer.

Bir gün pehlivan çalışmaktan çok yorulur ve kendi kendine düşünerek , içinden  şöyle geçirir ;

- Pehlivan: " Aylardır kar kış demeden , bu dergahta çalışıyorum. Ailemin ihtiyacını gidereceğim bir işte çalışıp , para kazanmak varken ne diye buraya geldim . Ben en iyisi bu işi bırakıp , evime döneyim."

O sırada uzaktan onu izleyen Derviş , Pehlivana şöyle seslenir ;

- Derviş : " Pehlivan , pehlivan ! Şeytan seni doksan dokuz sefer yense sen onu bir kez yenemez misin?"

Kıssadan  hisse. Hayatında sürekli günah işliyorsan , şeytan seni süreki yeniyor demektir. Onunla mücadele ettiğinin farkına var. O seni defalarca yenmiş olabilir , ama sen de onu istersen yenebilirsin. Tövbe ederek , günahlarının aff edilmesi şeytanı kahr edecektir .Nereden başlayacağım diye düşünüyorsan ; önce tövbe ederek işe başlayabilirsin. Yüce Rabbimiz , tövbeyi tavsiye ederek şöyle buyuruyor;

"Ey iman edenler! Samimi bir tövbe olan, Tövbe-i Nasuh ile Allah'a tövbe edin! Olur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve Allah, peygamberi ve onunla beraber iman edenleri utandırmayacağı bir günde, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar! Onların nuru önlerinde ve sağlarında koşar da: 'Rabbimiz! Nurumuzu bize tamamla ve bize mağfiret eyle! Şüphesiz ki sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin!' derler."

Bir defasında Hasan-ı Basrî Hazretleri'ne dört kişi gelerek biri kuraklıktan, diğeri fakirlikten, öteki tarlasının verimsizliğinden, bir başkası da çocuğunun olmayışından şikâyette bulunmuş, Hazret'ten himmet talep etmişlerdi. Bu büyük velî, onların her birine de "istiğfâr"ı tavsiye etti. Yanındakiler kendisine:

"–Efendim, bu kimselerin dert ve sıkıntıları farklı farklı, lâkin siz hepsine aynı şeyi tavsiye ettiniz?!" dediler. Hasan-ı Basrî Hazretleri, onlara şu âyet-i kerîmeyi okuyarak cevap verdi:

"Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsân etsin, sizin için ırmaklar akıtsın!" (Nûh, 10-12)

Gerçek bir mümin , işlediği küçük bir günahı bile önemsiz görmez. Kalbi daralır , üzülür , ağlayarak , yakararak Allah'tan aff diler. Çünkü mümin bilir Allah ağlayarak edilen duaları geri çevirmez. Çünkü ağlamanın riyası, gösterişi olmaz. Eğer kalbin Allah aşkı ile dolduğunda gözlerinden yaşlar akıyorsa kendi haline sevin.

Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor;

"Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ'nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır."

Kimsenin olmadığı ıssız bir çölde , insanın devesini kaybetmesi , hayattan tüm ümidini kesmesi demektir. Çünkü deve de yiyeceği , içeceği ve tüm ihtiyaçları mevcuttur ve deve olmadan o çölü aşması imkansızdır. Tam böyle bir anda devesini bulan bir insanın sevincini ve memnuniyetini düşünelim. İşte Allah , kulunun tövbesinden bundan daha fazla memnun olur.

Öyleyse sen de kendin için daha fazla geç kalmadan , ölüm  gelip seni yakalamadan tövbe et. Allah'ın mağfiretine talip ol. Ve dua ederken  o mahkeme-i Kübra da utananlardan olmamak için mağfiret dile . Çünkü insan mağfiret edilirse bu günahı yalnızca Allah ile kul arasında kalır.

"Şüphe yok ki, görmedikleri halde Rab'lerinden korkanlara mağfiret ve büyük bir ecir vardır" (el-Mülk, 67/12)

Bu bölümü burada sonlandırmak istiyorum. Eğer yazımı beğendiysen , küçük yıldıza tıklamayı unutma. Fikirlerin benim için önemli, yorumlarını bekliyorum.

Kendine çok iyi bak, Allah'a emanet ol güzel insan.

Allah aşkıWhere stories live. Discover now