2.2

224 13 4
                                    

Bugün mutlu günümde olduğum için okula bisikletle gitmiştim. Babamın beni Japonya'ya götürme hayali bizzat solar ablanın sorumluluğu üstlenmesiyle suya düşmüştü. Taehyung'dan ayrılmayacaktım yani.

Mutlu mutlu bisiklet sürerken Taehyung'u görmemle kaşlarımı kaldırdım.

"Burda ne işi var ?"

Bisikletin yönüne hafif sağa çevirdim ve kaldırımdaki Taehyung'a baktım.

"Oh, burada ne işin var Tae-shi ?"

Motoru işaret etti başıyla.

"Motorum bozuldu."

Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım ve motora baktım. Karma sevgili motor. Beni korkuttuğun anlara sayarsın artık.

Taehyung beni süzerken bisikletime hafifçe 2 kez vurdum.

"Binmek ister misin ?"

Bisikleti süzdü.

"Sığar mıyız ?"

Gözlerimi devirdim istemsizce. Bu adama cidden... Ah...

"Hadi ama seni götürebilirim."

Bir kaç adımda dibime geldi ve bacaklarımı işaret etti.

"Bu kürdan bacaklarla mı ?"

Gözlerimi büyüttüm ve bisikletten indim.

"Hey !"

İnmemin ardından bisiklete bindi ve önünde yeri sanki toz varmışçasına temizledi.

"Bin hadi."

Biz kesinlikle bir kez daha aynı ulaşım aracına binmemeliydik.

Dudaklarımı ısırdım ve bisikletimin sepet kısmındaki kaskı kafasına geçirdim. Pembe kaskın içinden yüzüme bakarken gülümsedim ve geri çekildim. Ardından kafamdaki kaska vurdum.

"Bunları takmalıyız."

Taehyung istemsizce güldüğünde önüne oturdum. İki omzumun üstünden kollarını direksiyona uzattı. Pedalları çevirmeye başladığında anlık kollarına tutundum

"Düşeceğiz ! Kesin düşeceğiz !"

"Korkak velet."

"Ne ?"

"Diyorum ki sıkı tutun."

Arkamdaki nefesi beni titretiyordu ama hoştu da. Tanrım ne dediğim hakkında hiçbir fikrim yok.

"Evine mi gidiyoruz."

"Önce sana gidelim. Ben eve kendim dönerim."

Sağa saptığında diğer tarafı işaret ettim.

"Oraya gitmelisin."

Kulağıma eğildi.

"Sana gidiyoruz."

Fısıltısı kulaklarıma dolduğunda nefesimi tuttum o an. Çok etkileyiciydi ve evet, Kim Taehyung ergen bir lise öğrencisinin libidosunu kolaylıkla yükseltebiliyordu.

Bir süre sonra bisikleti durdurdu ve indik. Ben kaskı bisikletin sepetine yerleştirip kilitlerken o da bisikleti kilitliyordu.

Ardından eve girdik. Benim odama çıktık. Ben ise sırt çantamdaki kitapları boşaltıyordum.

Belime dolanan kollar ile ürksemde Taehyung'un kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi kapattım. Başını omzuma koydu ve mırıldandı.

"Benimle ilgilen..."

Biz şuan tam olarak neyiz hiçbir fikrim yok ama sevgilinden farkımız yok. Bu anın bitmesini istemedim ama kendimi Taehyung'a kaptırmak istemiyordum.

Kollarını belimden ayırdım.

"Derslerime bakmalıyım."

Kitaplarımı çıkartmaya devam ederken birden belimden çekilmemle kendimi Taehyung'un kucağında buldum. Elleri belimi sarmışken sandalyemde oturuyordu ve ben de onun üzerinde... Gözlerim şok içinde açılırken geriye yaslandı ve ellerini belimden çekti.

"Hadi çalış."

Bu adam beni zorluyordu. Kesinlikle zorluyordu. Ayağa kalktım ve ona döndüm.

"Sen cidden çıldırmışsın."

O da ayağa kalktı ve beni masayla arama aldı.

"Sana derslerinde başarılı olman için bir şans vereceğim."

Hafifçe başını sağa eğdi ve sıcak dudaklarını yanağıma uzunca bastırıp geri çekildi.

"Şans öpücüğü."

...

Sevgili günlük,

Bugün tekrar aşık oldum Jisoo'ya.
Kim Jisoo'ya her gün daha da aşık oluyorum. Gün geçtikçe güzelleşiyor, gülümsemesiyle beni kalbimden vuruyor. Hatta adımızı bile birleştirdim. Taesoo
Taehyung ve Jisoo

Hataydı... Oh, Kim Jennie... Taehyung'un karşısına çıkmak büyük bir hataydı.

...

Veee jennie bu günlüğün 16 yaşındaki Taehyung'a ait olduğunu öğrenir...


Playing With Fire•TaennieWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu