24. BÖLÜM: ZEYTİN ve MENEMEN

Start from the beginning
                                    

Aylardır gözümğn önğndeki halini düşündüm. Ağlamamak için ne kadar çabaladığını, hep güçlü durmaya çalıştığını...

"Çok üzgünüm." Saçlarını okşarken kulağına fısıldadım yine. Nedense normal konuşmamı duyacağını düşünmüyordum.

"İçim yanıyor." dedi çığlıklarının arasında. Bağıra bağıra ağladığı için arabanın içindeki hava yetmiyormuş gibi hissettim. Uzanıp kapıyı açmak istesemde boynuma doladığı kolları ile hareket etmeye korktum. Benden ayrılır diye deli gibi korktum.

"Çok üzgünüm Kiraz." ne söyleyeceğimi bilemeyerek mırıldandım. Hiçbir teselli yoktu. Onu iyi hissettirmem imkansızdı. Elimden gelebilecek tek şey günlerce yanından ayrılmayıp ağlamasının kesilmesini beklemekti. Ve onunla sonsuza kadar beraber olmaktı.

"Götür beni buradan." dedi sonunda tekrardan sakinleşince. Başını sallanarak kaldırdı ve gözlerime baktı. Ağlamaktan şişen ve kızaran gözlerine baktım. Uzanıp ikisine de yumuşak öpücükler kondurdum.

"Nereye?" dediğimde alt dudağı şiddetle titredi. Dünyanın diğer ucu dese bile gidecektim bu saatten sonra. Bu kız geldiği ilk günden beri yaralı kalbimi iyileştiriyordu. Şimdi benim sıramdı.

"Eve gidelim. Görmek istiyorum."

"Emin misin?" hızla konuştuğumda dudakları iki yana kıvrıldı.

Hayır.

Gülemezsin. Bu halde rolüne devam edemezsin.

"Görmeliyim." dedi dayanamayarak sesinin titremesine engel olamazken. Sadece başımı salladım ve onu tekrardan kendime çektim. O eve gidecektik. Fakat ondan önce birazcık böyle kalsak problem olmazdı.

Omzuma ağlamaya devam ederken içim gidiyormuş gibi hissettiğim için derin bir nefes aldım.

Ölümüm Kiraz'ın elinden olacaktı. Haberi yoktu ama döktüğü her damla gözyaşı, aldığı her titrek nefes, dudaklarından dökülen her inilti, fark etmeden elimi sıktığı her sefer, attığı her çığlık kalbimde kapanması zor yaralar açıyordu.

Ama umurumda değildi bu.

Kiraz benim kollarımda teselli bulmaya çalışıyordu ya... Gerisinin hiçbir önemi yoktu.

***

"Yıkanmak istiyorum." dedi bana bir ömür gibi gelen zamanın sonunda tuvaletten çıkınca.

Onu eve getirmek anlaşılan pekte mantıklı bir karar değildi. Sokaklarına girdiğimiz an tekrardan ağlamaya başlamıştı. Eve girdiğimizde ise midesinin bulandığını söyleyip beni kabul etmeyerek tuvalete girmişti. Kusmadığını biliyordum. Sadece kendini sakinleştirmek için yüzüne bol bol su çarpmış olmalıydı ki yanakları soğuktan kızarmıştı.

"Gel." dedim elinden tutup odasına sürüklerken.

Dolabını açıp onun için tişört ve eşofman seçtim. O da o sırada burnunu çeke çeke iç çamaşırlarını hazırlamıştı.

"Yardım edebilir miyim?" odasının içindeki banyoya girmeden önce onu yakaladım. Yaşlı gözlerle bana baktı. Ne söylediğimin farkına varması için bir kaç dakika geçmesi gerekmişti. Gerçekten düşünemiyor gibi gözüküyordu. Onu bu halde banyoya yalnız başına sokmam imkansızdı.

Başını aşağı yukarı sallayıp içeri girince peşinden hızlıca girdim. Banyo odanın içinde olduğu için sadece küçük bir küvet vardı. Saatlerdir yerde oturduğu için kir içinde kalmış kıyafetlerini çıkarırken ona arkamı dönüp suyun ısısını ayarlamaya çalıştım.

Bir keresinde bana soğuğa yakın suyla banyo yaptığını söylemişti. Fakat bu seferki birazcık standartlarının dışında olacaktı. Ne kadar çok etkili olmayacağını bilsemde sıcak su ile uykuya kolayca dalabileceğini düşündüm. Ne de olsa yarın bu kadar üzgün olmazdı değil mi?

Yes CHEFWhere stories live. Discover now