I. Bölüm;

120 15 14
                                    

Bölüm başlarında yazdığım şeyler daha çok jungkook'un günlüğü gibi olacak. Bir kaç bölüm böyle devam edecek çünkü onun geçmişini, tutsaklığından ( belki de kurtuluşundan) önce hayatında ki şeyleri biraz da ondan okuyun, hissedin. Teşekkürler.

Demek beni sevmiyorsun?.. Dünya, hayır anlamında başını salladı. Svidrigaylov umutsuzlukla fısıldadı: - Beni... Sevemez misin? Hiçbir zaman?
- Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

🎶;
Derinden, Barış Diri
Persephone, Tamino

*
3 Eylül
Jungkook Günce:

Nedensiz.

Nedensizce, bilinmeden yaşanan çoğu şey ruhu bir sigara izmariti gibi sarartırdı; Sonbahar ayında düşen yapraklar, karanlık çöktüğünde gökyüzüne sahiplik kuran ay gibi. Neden? Bilinmiyor. Bilinen tek şey böyle olmak zorunda olduğu belki de.

Rengarenk bir palette, köşede duran siyah renktim belki de. Ressamın fırçasını dokundururken ellerinin titrediği, fazlalık olursa beyazla ruhu temizler gibi temizlediği o siyahtım.

Hayatımın uzunca bir süresini sebepleri aramakla geçirdim. Elime aldığım bu kalemin değdiği sayfalar, konuşmaya cesaret edemediklerim gibi. Ruhumun derinliklerinde konuşmaya bile cesareti olmayan o adamım ben..

İçimde bir yerlerde, kalbimin tam ortasında; Ait değilim. Bir yerlere ait değilim. Buraya ait değilim.

İntikamın soğuk ipleri boynuma geçiyor anne. Belki beni senin gibi yakmıyorlar ama bu soğuk tüm hayatımı ölü bedenler gibi geçirebileceğim kadar derinden.. Hissediyorum.

"Oraya ait değilsiniz," Diyor bana gelen mektuplar. Ne garip! Tek amennesi bu.. Ait değilim. Bunu bana o kadar fazla yazıyor ki, kimden geldiğini bilmediğim bu mektuplara ait gibi hissetmeye başladım. Delilik.

Fransa, Kehanet

"Ahh vincent! Tanrı bizi nasıl korur sen böyle gitmeye hazırken?"

Boğuk. Boğuk sesler kafamın içinde. Fazla yakın fakat bi' o kadar da uzaktan geliyor. Kulağımda çınlayan tuhaf bir ses, uyanmama engel olmakta başarılı.

"Oh monsieur! Uyanıyor!"

Göz kapaklarımın üzerine oturmuş olan ağırlık iyiliğin habercisi gibi değil. Etrafın soğuğu bedenime biçilmiş bir elbise gibi çünkü bu soğuğa mahkum olduğumu biliyorum. Bu sefer farklı esiyor rüzgar, hafifçe kımıldayan işaret parmağım ile hissediyorum belki de. Sanki bu soğuk beklediğim mevsim gibi.

Karanlığımın ortasında aydınlıkla karşılaşıyorum. Kesik kesik giren aydınlık, acıtıyor gözlerimi. Bulanık. Görüş alanım sadece buzlu camlardan ibaret. Odamda mıyım? Öyle hissettirmiyor. Ekibim mi konuşuyor başımda? Hayır, farklı ses tonları.

Beynimin içinde dolaşan tilki durduğunda, görüş alanım netleşti. Yan tarafımda yine tekrarlanan bir ses var ve sinirimi altüst ediyor. Yine? Yine mi? Rüyadan uyandım mı?

"Bayım.. Neyse ki betiniz benziniz atmış görüntünüz bile efsunlu güzelliğe sahip! İyi hisseder misiniz?"

Gözlerimin odağına giren kadın. Hayır, hayır.. Uyanamıyorum bugün? Kabuslarım bugün neden bu kadar uzun sürüyor? Hemen biterdi. Bitmesi gerek.

Vivaldi | taekook ⋆Where stories live. Discover now