Bölüm 8: Şayet Bir Rüya

12 4 6
                                    

Yazar Notu
Tahmin edin kim yarın Dublin'e gidiyor?ben. Yani işte bu haftanın bölümü!

''Gördüğümüz ve göründüğümüz her şey bir rüyanın içindeki bir rüyadır.''
-Edgar Allan Poe.

Benim Notum
Merhabalar! Kimler acı verici bir bölüme hazır? Önceki bölümün girişinde bahsettiğim gibi, bundan sonra 15 Şubat'a kadar her gün yeni bölüm gelecek, ki kendisi Gravity Falls'ın final yıldönümü olur! Oy ve yorumlarınızla destek olduğunuz için hepinize çok teşekkür ederim, iyi okumalar...

Bölüm 8: Şayet Bir Rüya

Bay Cipher'ın dükkanı ve Randall'ın kitap dükkanı arasında tam yüz seksen altı adım vardı.

Muhtemelen bir yetişkine daha az olurdu, gerçekten, ama Bill çok daha küçüktü ve bacakları çok daha kısaydı. Bunu yürümek yerine koşarak telafi ediyordu, çünkü çok fazla vakti yoktu: babası öğleden sonraları onunla geçirmesini istiyordu, işlerin nasıl yapıldığını öğrenmesi için, ve sadece bu kadar mola verebiliyordu.

Bir çocuğun onun olduğu gibi tek başına bırakılması o kadar da sık görülen bir şey değildi, ama bu alışveriş caddesiydi. Buradaki tüm dükkan sahipleri birbirini biliyordu, ve Bill her birini varış noktasına varana kadar adıyla selamlayabiliyordu. Kitapçının önünde aniden durdu, ürünüyle çıkmakta olan bir Altıgen'e çarpmaktan son anda kurtuldu, ve içeri girdi.

Dükkan Randall dışında boştu, o da bazı kitapları yerine yerleştiriyordu, ve bu rahatlatıcıydı: dükkan insan dolu olduğu için arkadaki gizli odaya sıvışmayı başaramadığı zamanlar olurdu, ve birileri onu görebilir ve nereye gittiğini merak edebilirdi.

''Onu görmek istiyorum,'' Bill ağzından çıkarttı, ona selam vermeye bile gerek duymayarak.

Randall güler, yeniden ayarladığı raftan bakışını ayırmayarak. Az önce gelmiş olan adam seçici bir tanesiydi belli ki. ''İçeri giriş yolunu biliyorsun, Billy. Dışarı çıkarken dikkatli olduğuna emin ol.''

''Tabii, tabii,'' dedi Bill, ve onu geçip yürüdü, tezgahın arkasındaki arka odaya- ve sahte raflar başka bir odaya açılıyordu, gizli bir tanesine. Randall tekrar konuştuğunda ona neredeyse uzanmıştı, ve bu sefer sesi farklıydı. Daha yaşlı geliyordu, ve tarif edilemez derecede yaslı.

''Bill. Bunun gerçekte böyle olmadığını biliyorsun, değil mi?''

Bir anlığına, Bill'in gözünün önündeki her şey bulanık ve tanımsız hale geldi; etrafındaki her şey dalgalandı ve kitapçı dükkanı başka bir şeye dönüştü- Liam'ın boş odası. Ama gözünü sıkıca kapalı tuttu, görmeyi reddediyordu.

''Hayır. Böyle oldu,'' dedi. Randall bir şey demedi, ve Bill gözünü açtığında kitapçıdaki her şey yine normaldi. Her şey gerçekti. ''Olan buydu,'' diye tekrar etti, ve Randall başka bir şey söyleyemeden gizli odaya koşturdu.

---

Hep renkleri görebilmeyi dilemişimdir.

---

''Hey! Sürekli onlara bakmaya devam edersen kör olacaksın!''

Liam geri çekilir, ve duvardaki renk parçalarından uzağa döner. Bir şekilde kulağa uysal gelen bir şekilde güldü. ''Üzgünüm. Sadece... onlar sadece harika.''

Bill sadece katılabilirdi- özellikle tepedeki süper parlak olana- ama kısıtlı zamanda, milyonuncu defa renkler hakkında konuşmamayı tercih ederdi.

''Sana şeker getirdim,'' diye duyurdu, Liam'ın masasındaki kitap yığınına küçük bir torbanın düşmesine izin vererek. Onlardan çok uzakta olmayan bir yerde Liam'ın yatağının olduğu yerde küçük bir perde vardı. Fazlasıyla hiçbir şey değişmemiş gibi hissettiriyordu, sanki onun odasına tekrardan sızıyordu- ancak şimdi odası Randall'ın kitapçısındaki gizli odaydı, ve kendisi, Randall ve birkaç kişi hariç kimse, onun orada olduğunu bilmiyordu. Ayrıca dışarı da çıkamıyordu, geceleri kısa yürüyüşler hariç, ama önceden de çok dışarı çıktığından değildi. Bu zamanı öncekinden bile daha çok okuyarak dolduruyordu, ve defter ardına defteri notlarla doldurarak.

Düz Zihinler (Flat Minds) Bill Cipher HikayesiWhere stories live. Discover now