0.5

25 4 1
                                    

yine geldm merhaba kendim ve kurgumu okuyan iki kisi🫶🏻🫶🏻

have fun!!

...



"aa. açelya? demir? ne oluyor burada?"

duyduğum seslerle gözlerimi araladığımda başımı kaldırdım ve hocanın anlam vermez bakışlarıyla karşılaştım. uyku sersemliğimi üzerimden atmaya uğraşırken bulunduğum durum aklıma gelince aniden doğruldum. demirde aynı şekilde kendine gelmeye çalışıyordu.

"h-hocam?" ne diyeceğimi bilemez bir şekilde hocaya bakarken aklım bir karış havadaydı. gerçekten bu kuliste sabaha kadar uyumuştum yani?

"evet açelya? ne bu rezalet? yani gelip kontrol edeyim nasıl düzgün iş yapmış mısınız diye ama sizi bulduğum görüntüye bakın?"

"burdaki tek rezalet bize konferans salonunu toparlama cezası verip kapıyı üzerimize kilitlemeniz." demir ayaklanıp elleri cebinde konuştuğunda sesindeki soğukluk beni ürkütmüştü. hoca anlam veremez bir şekilde konuştu;

"ne demek kapıyı üzerinize kilitlemek?"

nası ne demek yaa? kilitlediniz gittiniz işte! bizde sabaha kadar burda asalak gibi kaldık yani.

demir gözlerini devirip kravatını gevşeterek çıkışa doğru yöneldi. "gerçekten bu kadar rezalet yeterli."
o hız kesmeden ilerlerken ben de çantamı yerden aldım ve peşine takıldım. bir an önce evime gidip sıcak bir duş almak istiyordum.

koridor neredeyse boştu ve bu daha çok erken bir saatte olduğumuzu gösteriyordu. dün benimde telefonum biraz dayanmış ardından kendini kapatmıştı maalesef. o yüzden tam saate bakamıyordum. önce hızlıca lavaboya girdim ve dünden beri kapalı bi odada kaldığım için gideremediğim ihtiyacımı giderdim. kabinden çıktığımda gördüğüm manzara müthiş derecede korkunçtu.

aynada dağılmış saçlarım kırış kırış okul üstüm ve mosmor gözlerimle buluşunca az önce demirin dönüp giderken yüzüme asla bakmamış olmasını diledim. neden bunu dilemiştim peki şuanda?

kendime sinir olup hızla oradan ayrıldım ve okul çıkışına doğru adımladım. telefonumun sarjı olmadığı için şarkı dinleyemezdim o yüzden taksiye binecektim. gerçekten iğrenç bir sabah.

bi anda çalınan korna ile yerimde sıçradım resmen. dönüp baktığımda siyah filmli bir arabanın yanımda durduğunu gördüm. camı indirdi ve karşımda yine o gözler vardı. tamam, artık beni bu tipimle gördüğüne emindim.

"bırakayım?"

beni mi? o zaten gözlerime bakarken neden emin olmak için arkama dönüp başkasının olup olmadığına baktım bilmiyordum. cidden bana dediğini anlayınca "ha, gerek yok ben taksi çevirecektim zaten." dedim.

"iş başı saati biraz zor bulursun. atla bırakayım işte."

"zahmet etme ya." cevap olarak sadece uzanıp kapıyı açtı. gözlerime öyle bakarken onu reddetmemin pek bir olasılığı olduğunu düşünmüyordum açıkçası. yavaşça yanındaki koltuğa yerleştim ve kapımı kapattım. kemere uzanıp taktığımda o da arabayı çalıştırdı.

"ne tarafa?"

"fenerbahce tarafında ama yakında bir yerde inebilirim yani eğer tersse-"

"değil." tek kelimelik cümlesiyle beni böldüğünde itiraz etmemem gerektiğini söylemeye çalışmıştı sanırım. "bir daha beni bölme."

anlamazca benden tarafa baktı. "efendim?"

"lafımı diyorum. bölme. sinir oluyorum." bu tepkime şaşırmış gibiydi ama bir şey söylemedi. kendisiyle üç gündür çok fazla etkileşim halinde olduğum için kendimi garip hissediyordum. elim yine kolyeme gitti.

gidemedi.

kolyem hala yoktu. annemsiz şimdiden iki gece geçirmiştim ve olduğumdan da yalnızdım. içim aniden sıkıntı dolarken kafamı yana çevirdiğimde demirin yine bana baktığını gördüm. kafamı ona çevirdiğimde hemen önüne döndü ama bunun sebebi büyük ihtimalle yeşil ışığın yanmış olmasıydı. biraz ilerledikten sonra evimin konumunu tarif ettim onun dışında ağzımı açmadım.

nihayet evin önünde durduğunda boğazımı temizledim ve teşekkür ederek yavaşça arabadan indim. o da o sırada yavaşça başını salladı. kapıyı kapatıp eve doğru adımlarken hala gitmemişti. bahçe kapısından girip kapıyı kapattığımda motorun sesini duydum ve kapıya yaslanıp derin bir ses verdim. üç gündür başkasının hayatını yaşıyordum sanki.

...

sabah eve geldiğimde duşumu alıp direkt yatmıştım ve daha yeni kendime geliyordum. dün gece oturur pozisyonda uyuduğum için tüm kemiklerim ağrıyordu.

birden aklıma sabah uyandığımdaki halim düştü. yanlış hatırlamıyorsam kafam demirin omuzundaydı. KAFAM DEMİRİN OMUZUNDA MIYDI? aniden ayaklandım ve elimdeki su bardağı kayıp düştü.

"ufff yaaa." üstüm başım su olmuşken aklım hala sabahki görüntüdeydi. hatırladığım anda elimi ayağımı titreten olayın nasıl gerçekleşmiş olduğuna inanamadım.

rezil olmuştum.

ona aşık asosyal ve bir gün evleneceğimizi sanan masum bir kız olduğumu düşündüğüne emindim. lanet girsindi. şuan ıslak ve rezildim.

resmen birkaç gündür tepetaklak olmuş adrenalinli bir hayatım vardı ve ben bunu asla istemiyordum. hemen yukarı çıktım ve üstümü değiştirip kendimi yorganımım içine attım.

koskoca evimde tüm gün bir yüz bile görmeden yaşamaya çalıştığım, okulda ise hocalar dışında kimseyle ağzımı açıp tek kelime etmediğim bir hayatım vardı benim. alışık olduğum düzenin bir anda hareketlenmesi anksiyetemi tetikliyordu.

daha fazla düşünmemek için kulaklıklarımı kulağıma taktım ve gözlerimi sımsıkı kapattım.


...



çok mu kötü gidiyom ya uf

sen de bilme.Where stories live. Discover now