♣️ 26. Bölüm - SARMAK ♣️

En başından başla
                                    

Küçük adımlarla merdivenleri tırmanırken babam kardeşlerime aldığı hediyeleri veriyordu. Heyecan ile gözlerim tekrar açıldığında omzumdan onlara baktım. Hepsine araba, silah, bebek almıştı ama bana hiç bir şey almamıştı. Elinde kalan son silahı da gözümün içine baka baka Rojhat amcamın oğluna vermişti. Gözlerim yavaştan dolarken bakışlarım oyuncakları taradı. Son kez Rojhat Amcamın oğlunun elindeki silaha bakıp hızla yukarı çıktım.

Annem beni görmüş peşimden gelecekti ki yengelerimin çağırması ile geri döndü. Her zaman üzgün olduğumda dam gibi olan yerde küçük oda bulmuş, kendime dost bilmiştim. Her zaman oraya gidiyor, gösterdiği manzaradan Urfa'yı izliyordum. Çok geniş olmayan yere bağdaş kurarak oturdum. Cebimde olan taşları çıkarıp birbirine sürttüm, tek oyuncağım buydu. Çıkan ses her geçen gün daha da hoşuma gitmeye başlamıştı. Üstüme yüklenen sinir ile taşları çok sıktığımı fark ettim. Gözlerimden yaş gelmemesi için artık uğraşmıyordum oldukça duygusuzlaşmıştım zaten..

Daha 7 yaşındaydım ve babam beni istemiyor elinden gelse sokağa atacaktı. Onunla fabrikalara gitmek istemediğim için bunları yapıyordu. Okumak istediğim için beni evlat olarak görmüyordu.

Bazen insan yerine bile koymuyordu..

Ona karşı geldiğimi söylüyor, benim gibi bir evladı olmadığını dile getiriyordu. Bazen beni döverek sokağa atıyor, başımın çaresine bakmamı söylüyordu.

Daha 7 yaşında olan bir çocuğa kendi başına bakmasını emrediyordu.

O günler dedem beni konağa getirir, bana sıcak davranırdı. Gün geçtikçe babamdan korkmaya başladığım için dedemden de her zaman çekinirdim. Dedem ise bana herkesten farklı davranır, bazen korktuğum için geceleri yanımda yatardı. Günlerce yanında kaldığım için artık ona alışmış, baba demeye başlamıştım..

Bana dede gibi değil, baba gibi davranıyordu. Beni çok seviyor, merhamet gösteriyordu. Her geçen zamanda ona daha çok bağlanıyor, hayran kalıyordum. Ama hiç bir zaman tamamıyla onun yerini dolduramamıştı.

Ne zaman eve gitsem elinde kemer sırtıma vuruyordu. Ama ben hala onu çok sevdiğim için gitmeye devam ediyordum.

Sırtımda kemer izleri her gün daha da fazlalaşıyor, artık canımı acıtmıyordu.

Küçük elim sırtıma uzanırken daha yeni olan iz, tenimi yakmıştı. Ama ben üzülmüyor, sevecekse vurmasını istiyordum. Her vurduğunda beni seviyor diye düşünüyor, acıları kendime dost biliyordum.

Ama beni yok saymasını kaldıramıyordum. Herkesin içinde yokmuşum gibi davranması kalbimi kırıyordu.

Tıpkı doğum günümde bana vereceği silahı kuzenime verdiğinde hissetmiş olduğum duygu gibi..

Evet, bugün benim doğum günümdü fakat babam bana almış olduğu hediyeyi gözümün içine baka baka kuzenime vermişti.

O günden sonra silah kullanmayacağıma yemin etmiştim...

Günümüz

Elemkârâne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin