♣️2. Bölüm - AKSOY AŞİRETİ♣️

71.7K 2.3K 2.8K
                                    

Multimedya: Konağı kafanızda canlandırmak için alınan eski Urfa evlerinden biridir.

Nasılsınız? Neler yapıyorsunuz?

Soru: Giriş + 1. Bölüm sizce nasıldı? Genel bir kısa görüş bildirirseniz sevinirim.

Keyifli okumalar🤍

2 Hafta Sonra...

Azim insanı güçlendirirken hırs insanı ölüme götürüyordu. Hayat hep bir rekabet içinde sürdürülürken insanlar kendini sorunlara kaptırıyor, hayatın onu şekillendirmesine izin veriyordu. Fakat bazen hayat size istemediğiniz bir vaziyette oyununa davet ediyor, duyguların karmaşıklığına sürüklüyordu. İşte tam da o an da dümeni eline alabilen oyuncular kendi oyununu kendi yazıp, azimli olmayı öğreniyordu. Ya hayata teslim olan oyuncular, işte onlar da mutsuzluk okyanusta bir balık gibi hayatını sürdürmek için çırpınıyordu. Siz hangisi olmak isterdiniz? Ben hırsıma yenik düşüp balık olmayı değil azmimi kullanarak hayatımı baştan yazmayı tercih edecektim. Geldiğim hayat benim hayatım. Yaşadığım boyut benim boyutum. Yaratılmış olduğum evren benim evrenimdi, bunu kimsenin yönetmesine izin vermeyecektim. Ben Bevan Aksoy 14 günün içinde yaşamış olduğum 25 yılın bütün yorgunluğunu bütün benliğinde hissettirilen yeni aşiret ağası...

Aksoy aşiretinin yeni ağası olarak dedem davetler, yemekler, ziyafetler vermişti. Asırdan asıra geçen ağalık artık benim omuzlarımın üstündeydi, bu ağır yükün altına girmekle çok yanlış yaptığımın farkındaydım fakat dedem için katlanacaktım en derinine yerleşmiş nefret bakışlarına...

Ellerimi arkada birleştirmiş akşam ağalığın bana geçtiğini duyurup kutlamak için yapacağımız yemeğin hazırlıklarını izliyordum.

Konakta olduğum için siyah bağlamalı şalvar üstüne de kahverengi tonlarında kazak giymiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Konakta olduğum için siyah bağlamalı şalvar üstüne de kahverengi tonlarında kazak giymiştim. Arka elim kendiliğinden sıkılmaya başlayınca bir şey olacağını hissetmiştim ki kapıdan giren Rojhat amcam ve 8 oğlu doğruluğunu kanıtlamıştı. Rojhat amcam yukarı olduğum terasa yüzünden bir gün bile indirmediği hasutluk ile baktığında yüzüme umarsamaz bir tavır yerleştirip kendimi dikleştirdim. Bakışlarımız kesişince sinirlenip adımlarını hızlandırdı, sırıtıp arkasından ilerleyen oğullarına baktığımda babalarından bir farkları yoktu. Bakışlarımı karşıya uzatarak küçümseyici bir gülümseme takındım. Merdivenden yükselen ayak sesleri adımların sert atıldığının kanıtıydı. Karşımda duran Balıklıgöl'ü izlerken beklediğim bir ses tonu ile Rojhat amcam:

"Bavê min li ku ye?"
'Babam nerede?'

Dedi. Hazırlık yapan elemanlara sorduğunun farkındaydım, bakmış olduğum manzaradan duygu bulunmayan bakışlarımı omzumun üstünden amcama kaydırdım. Ağa olmam ile birlikte bana düşman kesilmiş kuzenlerimi de yaptığı davranışa zorunlu bırakmıştı, hiç biri o günden sonra Allah'ın selamını bile vermemişti. Ayaklarımın üstünden yavaşça arkaya dönerken ellerim hala arkada bağlıydı. Gözlerim amcamı bulduğunda bana bakmıyor, gözleri dedemi bulma amacıyla konağı turluyordu. Kendimden emin bir şekilde bir adım atarken

Elemkârâne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin