22. Bölüm

559 130 25
                                    


"Benim maçımın ilk gün seninkinin ise son gün olması nasıl bir şanstır böyle?"

"Seninki şans, benimki ise tamamen şanssızlık," deyip maç programını masanın üstüne bıraktım. Ben 53, Ahsen ise 55 kiloda yarışacağı için aynı siklette değildik ve maçlarımız farklı gündü. O ilk gün maça çıkıp kurtulacaktı ancak ben tam beş gün bekleyecektim. Beş gün takım arkadaşlarımı destekleyerek ve acaba ben ne yapacağım diyerek sıkıntıyla geçecekti. Bu şanssızlığı bir kez daha yaşamış, ilçeler arası bir yarışmada son gün yarışmıştım. Bir ay boyunca Milli Takım kampında yaşadığımız zorluklar bile maç gününü beklerken ki strese benzemiyordu. Ve maalesef strese yenik düşmüş o turnuvadan üçüncü olarak ayrılmıştım.

Dünya Şampiyonası'nda ise hedeflediğim tek madalya altındı. Gümüş ya da bronzla bile mutlu olamayacağımı hissediyordum. Daha önce bir kez Dünya Şampiyonası'na katılmış ve bronz madalyayı son anda kaybetmiştim. O zaman bunu bir başarı olarak saymıştım. Ancak şimdi her şey çok farklıydı. Bir altın madalya kaybetmiştim ve ancak kazanacağım yeni bir altın madalya beni kendime getirebilirdi.

"Söz, maçımdan sonra sen ne yersen onu yemeye devam edeceğim," diyen Ahsen'in yüzüne yorgun bir tebessümle baktım. "Teşekkür ederim ancak senden böyle bir şey isteyemem. Sen de çok yoruldun ve otelin harika yemeklerini yemeyi hak ettin," dediğimde dudak büktü. Kilo konusu biz tekvandocular için çok önemliydi. Her maçtan önce tartılırdık ve en ufak oynama bile maçtan diskalifiye olmamıza sebep olabilirdi. Maçı biten rahatlar ve istediği şeyleri yemeye başlardı. Benim gibi maçı son güne kalan ise aç kalmaya devam ederdi.

"Nasıl hissediyorsun?" dediğimde son hazırlıklarını yapan Ahsen bana doğru döndü. Yüzü heyecanını belirtecek şekilde kızarmıştı. Heyecanlandığında normalden daha hareketli olurdu.

"Çok heyecanlıyım ve artık üçüncü şampiyonamda altın madalyayı almak istiyorum. İkimiz de hak ettik," deyip elimi sıktı. Ben de destek verircesine elini sıktım. "İkimiz de altın madalyayı alıp başaracağız inşallah dedim," Ahsen birkaç saniye yüzüme baktı. "Sen iyisin değil mi? Bak aklında dolanan çok şey olduğunu biliyorum ama hepsini bir kenara koy. Hayatın boyunca zaten hep öyle yapmadın mı? Hislerini biraz daha ertele. Altın madalyayı kazandığında yeniden düşünmen gereken şeylere yoğunlaşabilirsin. Kafanı nelerin karıştırdığını biliyorum."

Ahsen kafamı karıştıran şeylerin hepsini bilmiyordu. Madalyayı öğrense sattığım ve ona söylemediğim için bana çok kızacaktı. Ondan gizlememin bir sebebi de buydu. Eğer bilseydi bana para bulmak için elinden gelen her şeyi yapardı.

"Babanla alakalı şu güne dek sorun çıkmadı, eminim çıkmayacak da. Kerim mevzusu da," dedi güldü. "Bunu sorun haline getirmeyi becerebilen tek insan olduğun için hala seni anlamıyorum. Ama yine de onu da sonrasında halledersin. Alırsın karşına çat çat konuşursun. Madalyanı aldıktan sonra hislerini açıklamak için çok zamanın olacak."

Gözlerimi devirdim. Onun bu tarz konuşması birkaç saniye de olsa kafamdaki şeyleri kenara koymamı sağlamıştı. "Hislerimi açıklamak istediğime dair bir şey konuştuğumuzu hatırlamıyorum," dediğimde imalı bir bakışla gözlerime baktı. "Artık hislerin olduğunu inkar etmiyorsun yani?" dediğinde omuz silktim.

"Bazı şeyleri inkar ettiğimde ortadan sihirli bir şekilde kaybolacağını yıllar boyunca öğrenmiş olmam gerekirdi. Artık etmiyorum."

Ahsen şaşırmış bir ifadeyle hazırlığını bitirdiğinde ben de onun arkasından soyunma odasından çıktım. Kerim'le yaptığımız konuşmayı aklımdan hiç çıkaramamıştım. Beynimden vurulmuş gibi hissediyordum. Bildiğim tüm şeyler bir kenarda, Kerim'in hayatı ve benim için istedikleri bir kenarda duruyordu. İnsanlar bana yaptığım şeyin yanlış olduğunu söylediğinde haklı olduklarını düşünsem dahi kendi bildiğimi yapardım. Babamla alakalı yaşadığım zorluklar içimde öyle hassas bir dengede duruyordu ki şu zamana dek kurduğum düzeni, yaşama bakış açımı değiştirirsem dengenin tamamen bozulacağını biliyordum. İnsanlara kendimi kapatma sebeplerimden biri de buydu. Ancak Kerim, onu tanıdığımdan beri farkında olmadan dahi o dengeyi değiştirecek ufacık hamleler yapmıştı. Ve dün, kalbini, hayatını bana tamamen açarak temeli hassas ve kuvvetli olmayan duvarımı yıkmıştı. Her şey apaçık ortadaydı ve ben artık görebildiğimi hissediyordum.

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin