31. Bölüm | İnanmak

273 14 0
                                    

Heyecanla Demir'in kahvesini götürürken Burhan beni güldürmek adına sürekli yanımda bir şeyler söylüyordu ama onu duyamayacak kadar odaktım şu an. Sevdiğim adama kitlenmiştim. Kahveyi sakince alırken "teşekkür ederim." Diyerek gülümsedi.

"Afiyet olsun." Diye mırıldanırken yanında oturan Ege abi "birazdan göreceğiz afiyet mi olacak." Dedi.

Gençler olarak bir arada olduğumuzdan dediği şey duyulmuş olacak ki hep birlikte kıkırdadık.

"Aşk olsun, ona gülüyorsun bana gülmüyorsun." Dedi Burhan alınganlıkla.

"Sen ben kahveyi dökeyim diye güldürüyorsun. O ortam hakkında espiri yaptı kuzum." Dedim.

"Kuzun muyum gerçekten?" Dedi umutla.

"Evet, kurbanda seni kesicem ya, ondan diyorum." Dediğimde yeniden kıkırdadılar.

Demir kahveyi yudum yudum içerken yüz ifadesini sabit tutmaya çalışıyordu ama yüzünde hafiften bir seğirme olduğunda yeniden gülmeden edemedik. Ortam aşırı güzeldi.

Aydan teyzenin, pardon artık Aydan anne demeliydim, Aydan annenin Fikri amcayı hafifçe dürtmesiyle Fikri amca kahvesini bırakıp boğazını temizledi.

"Turan sebebi ziyaretimizi biliyorsun, bizim çocuklar biraz acele ediyorlar bize göre ama belli ki bir bildikleri var. Bize de onların mutluluğunu desteklemek düşüyor. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızın Şura'yı oğlum Demir'e istiyorum." Dedi.

Babamın bakışları bana dönerken sadece gözlerimi açıp kapatmakla yetindim. Yine de onayımı almak istiyordu. Birçok kez benimle konuşmuştu bu süreçte zaten.

"Dediğin gibi Fikri'cim, bize onların mutluluğunu desteklemek düşüyor. Bundan sonra kızım kızındır." Dedi babam nazikçe.

"Şüphen olmasın, bizim çocuklardan çok seviyoruz onu." Dedi Aydan anne.

Ortamda gülüşmeler yükselirken Emir'in yüzü pek gülmüyordu. İstediği olmadığı için olsa gerek.

Herkes ayaklanırken ablam nişan tepsisinde yüzüklerle salona girdi. Babamla Fikri amca aralarında ufak bir kurdele kesme tartışması yaşasalar da bu görevi Fikri amca babama bırakmayı tercih etmişti. Demir'le yüzüklerimizi taktık. Babamın ettiği dualar eşliğinde kurdele kesilirken sırayla büyüklerin ellerini öpmeye başladık. Gerçekten bir rüyada gibi hissediyordum kendimi.

Herkesin tebliğini aldıktan sonra "o zaman bir tur atarız değil mi gençler?" Diye sordu Burhan. Planımız dahilinde bu yoktu.

"Yarın nikah var oğlum, yorulursunuz." Dedi annem.

"Bir şey olmaz, gençler isterse çıksınlar." Dedi dayım.

"O zaman kahveye gidelim." Dedi Ege fikir sunarcasına.

"Orası kafe değil miydi abi?" Diye sordum ne dediğinin farkında mı diye.

"Bizi öyle alıştırdın kızım, ne yapalım. Dil alışkanlığı." Dedi Ege abi.

Herkes gülmeye başlarken insanlar üzerindeki bu etkim hoşuma gitmedi desem yalan olurdu.

Herkesin Ege abinin fikrine katılmasıyla kendimizi kahvede bulmuştuk. Hep beraber oturmuş birbiriyle sohbet ederken ben de sadece parmağımdaki yeni yüzükle oynuyordum. Kurdele hala takılıydı. Unutmuş olmalıydım. Demir'e baktığımda çoktan çıkartmıştı kurdeleyi. Benimkisiyle biraz gevşetmeye çalıştıkça daha kötü bir hal alıyordu. Kim bağlamıştı bunları Allah aşkına?

Sessizce yerimden kalkarken Demir'in bakışları üzerime döndü. O nereye gidiyorsun dercesine bakarken "kurdeleyi çıkartıp geliyorum." Dedim.

Başıyla bana onay verirken arka tarafa geçtim. Ofisteki kalemlikten bir makas çıkartıp onunla uğraşırken açık kapıdan Emir girdi.

KesişimWhere stories live. Discover now