30. Bölüm | İsteme

272 15 0
                                    

Burhan'ın peşinde dönmekten akşamı nasıl getirdiğimi bilemezken elbisemi giymeye bile zor zaman bulmuştum. Gerçekten bana hayatımda geçirdiğim en yoğun günlerden birisini yaşatıyordu.

Şimdiyse daha yeni kız evine gelmiş süt dökmüş kedi gibi yan yana oturuyorduk. Bir yanımda Burhan, bir yanımda abim, onun yanında da Demir oturuyordu. Neden ayrı düşmüştük bilemiyordum ama babamla aynı ortamdayken ve bu işe bir ad koymadan da çok yakın olamazdım. En azından ailemden öyle görmüştüm.

Gelinimiz Burhan'ın anlattığından daha da güzeldi. Ismine yaraşır bir insandı gerçekten. Bir an Ahu'yla göz göze gelirken bana değil de Burhan'a baktığını anlamıştım. Sadece bizimki raslantı olmuştu. Yine de boş geçmeyip göz kırparken nazikçe gülümsedi.

Sonunda gelinin babasının hadi kızım nidasıyla mutfağa giderken kahvelerin geleceğini anlamıştım. Derdim kahve içmek felan değildi. Bu yorgunluğun üzerine fena da olmazdı hani ama derdim o da değildi. Isteme sonrası Demir'le konuşmak istiyordum ve diyeceğim şeyler beni düşündükçe heyecana sokuyordu. Biraz daha sakin olmalıydım.

Ahu her halinden belli olan heyecanıyla kahveleri getirirken büyüklerden başlayarak herkese tepsideki kahvelerden ikram etmeye başladı. Sıra bana geldiğinde yavaşça kahveyi alırken Agu'ya baktım.

"Kuzenim diye demiyorum ama içine pulbiber de at. Çok sever pulbiberli kahveyi." Dediğimde Burhan beni dürttü.

"Tamam kuzen, heyecanlanma." Dediğimde abimle Ahu kıkırdadı.

"Hadi al şu kahveyi." Dedi abim.

Sürünerek aldığım kahveyi hızlanarak aldım. Ahu boş tepsiyle mutfağa geri dönerken mini tepsiyle yeniden karşıma geldi.

"Özel istek üzerine hazırlandı değil mi?" Diye sordum.

"Tabiki, biz malzemeden çalmayı sevmeyiz." Dedi Ahu.

Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırırken kızın arkadaşları Burhan'ı çekmek üzere telefonlarından video açmışlardı. Tam benim arkadaşım olmaları gerekiyormuş ama sanki nir puanla kaybetmişim gibiydi.

Burhan Ahu'nun gözlerinin içine bakarak kahveyi yavaş yavaş içti. Herkesin gözü onun uzerindeyken artık bozulmaya başlıyordum. Ahu acılı yapmamış mıydı bu kahveyi?

Burhan son olarak suyunu fondiplerken büyüklere kulak verdi. Neticede babası artık Ahu'yu istiyordu.

Nasıl oldu bitti bilmiyorum ama biz Ahu'yu almış, soyağacı biraz daha genişlemiş ve yeni bir kızımız daha olmuştu. Benimse yeni bir ablam mı demeliydim? Bence ona da direkt ismiyle hitap etmeliydim. Ya da yenge mi desedim?

Mini yüzük töreni sonrası hepimiz kendimizi sokakta bulurken çay bahçesine gitmek üzere yola çıkmıştık. Kendimi bir anda Demir'in arabasında bulurken sessizce yolu izliyordum. Aslında konuşmanın tam sırasıydı ama nasıl başlayacağımı bilmiyordum ki.

"Demir, biz biraz başbaşa konuşabilir miyiz?" Diye olaya direkt daldım.

"Bir problem yok değil mi?" Diye sordu güzel cehresindeki kaşları çakılırken.

"Yoo, seninle konuşmak istediğim bir konu var sadece."

"Konu ne?" Diye sordu bakışları bir an bana dönerken.

"Haftaya evlenelim mi?" Diye sordum bir anda.

Araba ani frenle dururken önüme kolunu uzatmıştı. Daha kendimi toparlayamamışken saçlarımı arkama attım hızlıca.

"İyi misin?" Diye sordu.

"Daha iyi olabilirdim." Dedim açıkça.

"Bir an çok şaşırdım. Böyle bir şey beklemiyordum."

KesişimWhere stories live. Discover now