"Kız kardeşin nasıl biri acaba?" dedim dikiz aynasından Kubat'a bakarken. "Eminim çok tatlıdır, böyle al kucağına mıncır dur"

Kubat'ın yüzü görünür bir şekilde asılırken dudaklarım kıvrıldı. Kunt benim yapmaya çalıştığım şeyden habersiz gözleri gülerek bana baktı. "Bilmem, merak ediyorum"

"Çok tatlıdır çok, eminim" dedim yüksek bir sesle, Kemal sesle yüzünü buruşturduğunda Cengiz bizi takmadan eliyle bir defa sırtına vurdu mızmızlanmadan uyusun diye.

"Abi"

Kubat'ın sesini tekrar duymamla bıkkın bir nefes verip kafamı arkama doğru bıraktım, kafasını tekrar aramızdaki boşluktan çıkartıp öne doğru uzandı. Ay tahammül edemiyordum bu çocuğa. "Senin bir kız arkadaşın vardı"

Kafamı aynı hızda geri kaldırırken Kunt'a baktım, kaşlarını çatıp Kubat'a baktı. "Hangisi?"

"Ne demek hangisi?" dediğimde yine o 'saçmalama' bakışını attı bana. Gevşeğe bak bir de yanımda eski sevgililerinden konuşuyordu.

"Evi arayıp duran sana sırılsıklam aşık olan kız işte abi nasıl unutursun, Kumru"

"Senin kuş türleriyle alıp veremediğin ne lan!" diye bağırıp elini çimdiklediğimde irkilip elini çekmeye çalıştı, bırakmadım.

"Kartal, araba sürüyorum araba"

"Kumru kim?" diye sordum hararetle söylediklerini umursamadan.

Kubat söze atladı. "Eski sevgilisi, çok aşıklardı" dediğinde Kunt bıkkınlıkla nefesini üfledi dışarı.

"Kartal bey" dedi Cengiz, ona baktım bu sefer dimemiş öfkemle. Kemal uyanmıştı. "Ses tellerinizi sikeyim sizin"

"Yeter, şu sokak arasında duralım bir şeyle yiyelim. Hadi" dedi Kunt, konuyu kesip attığında profiline baktım ters ters. O bana bakmıyordu. Miralay'ın sürdüğü arabada durmuştu arkamızdan. Kunt arabadan çıkmak için elimi bırakmak istediğinde daha sıkı tuttum, bana baktı.

"İnmiyim mi arabadan?" dedi bıkkın bir tonda. Elini savurarak bıraktım ve bende indim.

Miralay olduğu yerde geriniyordu. Kürşat'ı sandalyesine bindirmek için belinden tutup kaldırdığında ufak adımlar attığını görmek gülümsememi sağladı. Çok güzel ilerleme kaydediyordu, biraz daha zorlasa kol değnekleri ile yürümeye dahi başlayabilirdi.

"Ne yiyeceğiz?" dedi Devrim etrafına bakınırken. Bu hayvanların hepsi mi acıkmıştı?

Küçük adımlarla Kunt'un yanına ilerlediğimde Kubat'la konuşuyordu, gidip tekrar elini tuttuğumda bana bakmadan sıktı elimi. Kubat bize baktığında dil çıkarmamak için yanaklarımı ısırdım, saçmalıyordum.

"Kumru mu yesek?" dedi Devrim ufak bir dükkanı gösterirken, Kunt tepki vermemden çekinerek bana baktığında dişlerimi sıktım ve elini avuç içimde ezdim.

"Yiyecek misin?" diye sordum elini daha çok sıkarken. "Kumruyu?"

"Yok" dedi, gülmemek için kendini kasıyor gibiydi. "Tokum ben"

Parmaklarıyla bıyıklarını tarayıp gülüşünü saklamaya çalıştığında dudaklarımı yaladım. Sıkıştırabileceğim bir yerde yoktu şu an.

Kürşat birden heyecanla "Şuna girelim mi?" dediğinde gösterdiği, kuru kafanın asılı olduğu, koyu mor kapıya baktım. Kaşlarım havalanırken ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Devrim "Neden böyle bir şey yapalım?" dedi kollarını göğsünde bağdaştırırken, Miralay söz ağzından çıkar çıkmaz Kürşat'ı oraya ilerletmeye başlamıştı bile. Bizde onların arkasından ilerlemeye başladığımızda Kubat'ın sevgilimin koluna girdiğini gördüm. Bir şey söylemeden kapının önüne geldiğimizde burasının korku evi olduğunu öğrendik. Devrimde girmek için ısrar ettiğinde sessiz kaldım.

yara izi tacirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin