Kalbin Gözyaşları

168 86 100
                                    

Köhne masanın üzerine fırlattığım dosyaları kurcalamak bir türlü içimden gelmiyor. Belki de yalnızca geçmişin tekerrür etmesinden korkuyorum. Belki de değil, küçük bir çocuk gibi korktuğumdan eminim. Fakat içimde yaşıyorum korkumu. Buna mecburum.

Mecbur tutulduğum başka bir şey daha vardı, bir ekip kurmalıymışım. Hiç istemiyorum bunu. Elim gitmiyor katiyen. Elimi uzattıkça gözlerimin perdesine, kan lekeleri düşüyor; çığlık sesleri ise kulağıma bir ağıt gibi çalıyordu.

Gitmeyi sevmek isterdim. O zaman her şey daha iyiye gidecekti çünkü.

Onlarca dosya içerisinden dört tanesini seçmeliyim. İki yüz on tane olan seçeneklerden yalnızca birisi isteniyor benden. Alayla gülüyorum sadece, bari bunu seçmek bana kalıyor diye.

Kafadan birkaç tanesini eledim. Geriye altı tane kaldı. Birini çekip alıyorum içlerinden. İlkten istediğim birini bulduğum için dudağımın kenarı kıvrılıyor.

Bergüzar Kalaycı, 28 yaşında. Daha birkaç hafta önce üsteğmenlik rütbesine terfi etmiş. Memleketi Hatay, Ardahan'a uzak diye geçiriyorum içimden. Fakat dikkatimi çeken tek bu değil, Bergüzar'ın başarıları da vardı. Gittiği operasyonlarda adını duyurmuş ve kısa sürede rütbe atlamıştı. Bergüzar'ı aklımın bir köşesine not ettim. En sona bıraktığım fotoğrafına bakma kısmına geldiği sırada, inceledim onu.

176 santimetre boyundaydı. Ne beyaz ne esmer bir tene sahipti, Açık kahverengi yeşilimsi irisi göz bebeklerini sarmıştı. Kumral saçları ise omzuna geliyordu.

Bergüzar'ı geçtikten sonra sıradaki isme baktım. Bu kez erkekti, karşılaştığım kişi. Dosyası bayağı dolu gözüküyordu, bu ilgimi daha çok çekmişti. Vakit kaybetmeden adına ve yaşına baktım.

Ali Sezâ Çoban. 30 yaşına yeni basmış, Eskişehir doğumlu. Bir yılı aşkın bir süredir üsteğmen rütbesine sahipmiş. Birkaç ay sonra kıdemli olur diye geçirdim içimden. Ardından görev hayatı boyunca geçirdiği olaylara baktım. Özel olarak bir durumu yoktu ve başarılar tıpkı Bergüzar gibi göz kamaştırıyordu. Şimdi, neden dosyasının kalabalık olduğunu daha iyi anlıyorum.

Yeniden ismine ve soyadına bakmak istedim. Bir kez daha okuyunca sade ve hoş olduğuna kanaat getirdim. Gülümsedim o an. Fakat bu tebessüm kalıcı değildi herkes gibi. O da solup gitti. Ali'nin dosyasını, Bergüzar'ınkinin üzerine koymadım. Apayrı bir yere kaldırdım onu. Nedense içimden böyle yapmak gelmişti. Sorgulamadım.

Sıradaki şanslıya geçtim. Fakat dosyasına baktığımda istediğim gibi biri olmadığını görünce eledim. Geriye kaldı üç dosya. Üçün ikilisi... Üç kombinasyon var elimde.

Dursun Özbek. Rizeli ve 28 yaşında. Teğmen rütbesine kadar gelmiş. Rütbesi diğerlerine kıyasla aşağıda olmasına rağmen başarıları gözümü doyuruyor. Fotoğrafına bakıp nasıl bir yüze sahip olduğunu çözmüştüm çoktan. Koyu kızıla yatkın saçları vardı ve açık tenliydi. Açık kahverengi gözlüydü. 180 santimetre civarı boya sahipti. Fotoğrafta dahi gülümsüyordu, demek ki güleç biri. Fakat ciddi bir tarafı gözükmüyordu.

Ekibin maskotu olur diyerekten dosyayı da Bergüzar'ınkinin üzerine koydum. Kalan son iki dosyadan, sağdaki duranı hızlıca kapıp incelemeye başladım. Bilal Yiğit Sezer'di sıradaki. 29 yaşına yeni basmış, Balkan göçmeni gözüküyordu. Kısacası Trakyalıydı.

178 santimetre olan Bilal'i de kuracağım time alacaktım. Kalan dosyayı incelemeye gerek duymadım, zaten seçtiğim askerler, işinde en iyi olanlarıydı.

Dosyaları bir kenara kaldırdıktan sonra kendimi yatağa bırakacak iken telefonumun ekranının parlaması ile telefona yöneldim, çalan müziğin etkisi sayesinde birinin aradığını anladım.

ZEHRA.Where stories live. Discover now