16. BÖLÜM: MOUSSE ve İPEK

En başından başla
                                    

"İyi misin?" Rüzgar ben ona cevap veremeden sessizce sıvışmak isteyen Tuna'ya döndü. Tuna sadece omzunun üzerinden ona baktı.

"Başım ağrıyor sadece. Servisler başlamadan gelirim." ve birinci şefinin sözlerini dinlemeden mutfaktan ayrıldı.

Rüzgar ağzına yıkadığım çileklerden birini atarken tezgaha arkasını vererek yaslandı.

"Bir şey mi oldu?" dedi yeterince uzaklaştığına inanınca. O ikisi pek iyi anlaşamazlardı. Bu yüzden Tuna için endişelenmesi bir anlığına çok tatlı gelmişti.

"İlk buluşması çok iyi geçmemiş herhalde." masumca omuz silktim. Bu onun bir anlık sırıtışına sebep oldu.

"Her neyse sen nasıl oldun?" ciddileştiğinde çözmek isteği bir problemmişim gibi yüzüme bakıyordu.

"Bilmem, neden ateşime bakmıyorsun?" yavaş gitmeye, elimden geldiğince ağırdan almaya karar verdikten sonra kurduğum bu cümle bir anlığına başımı döndürdü. Rüzgar ise ne söylediğimi anlayınca şaşkınlıkla gözleri genişletti. Fakat hızlıca toparlanıp sırıtarak üzerime eğilmesi saniyelerini almıştı.

Yanaklarımızın birbirine değmesine milimler kala kapı gürültü ile açıldı ve Efsun her zamanki uykulu ama bakımlı olduğu için güzel ifadesi ile içeri girdi.

Rüzgar kendini panikle o kadar hızlı çekmiştiki başını dolaplara vurmaktan kaçamamıştı. Acı ile yüzünü buruşturmak istesede tepki vermeyip kızarmayı seçti.

Kahkaham mutfakta yankılanınca gülmemek için dudağını ısırarak bana baktı. Efsun hiçbir şey anlayamamış bir halde bize bakıp işine döndü.

Rüzgar benden ona karşı bir adım geldiği için şarkılar mırıldana mırıldana krep hamurları karıştırmaya başladı.

Bende ona bakıp bakıp sırıtmamak için mutfağın bir köşesinde muz doğradım.

Gülüyordum. Birisi ile yanlış gelse bile flörtleşiyordum. Ama inanılmaz yorgundum.

Şansım yaver gitmişti ve ateşime bakmamıştı. Yoksa beni yaka paça eve gönderebilirdi. Sabahleyin zar zor kırmızılıklarını kapatabildiğim yanaklarım bile beni ele verebilirdi.

Bir de üstüne üstlük Tuna vardı. Aramızda hiçbir problem olmayan Tuna. Beni üzmek isteyen Tuna.

Başımı yana eğdim. Umarım bugün hızlı geçerdi.

***

"Son sipariş, iki dilim cheescake ve bir adet çikolatalı mousse."

İşimin bittiğine kanaat getirince geri çekildim. Son siparişten önce verilenler hızlıca tabaklanıp içeri gönderildi. Bir kaç kişi daha benim gibi işleri bitince yorgunlukla taburelere çöktü.

"İyi olduğuna emin misin?" bir anda ensemde biten beden elbette Rüzgar'a aitti. Ona yorgunca gülümsedim.

"Beni çok çalıştırdığın için yorgunum sadece." yaramazlık yapan bir çocuk gibi gülümseyip yanımdaki sandalyeye oturdu.

"Hastaneye gitmek istemediğine emin misin?" beni istemeden kırmak istemediği için sakin bir ses tonuyla sordu. Fakat gözlerimi devirip başımı çevirmem onun için yeterli bir cevaptı.

"Hadi eve git o zaman." dedi bileğimden tutup beni ayağa kaldırmak için çabalarken.

"Rahat bıraksana kızı ya." Efsun mutfağın diğer tarafından bize seslenince Rüzgar utanarak elini çekti.

"Hasta ama." dedi küçük bir çocuk gibi mızırdanarak. Efsun onun bu haline sadece gözlerini devirdi. Bende bu masum hallerine daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin