17. Bölüm

156K 8.8K 372
                                    

Poyraz dudaklarını benimkilere bastırırken neye uğradığımı şaşırmıştım. Gözlerim kocaman açılmış, donmuş gibi suratına bakıyordum.

Donup kalan tek kişi ben değildim. Az önce biz sakin sakin konuşurken, birden başka bir erkeğin beni çekip öpmesi Alp'i de bozguna uğratmıştı. Şaşkın halde suratına bakarken çok ama çok yanlış bir durumda olduğumu düşünerek Poyraz'ı ittirmeye çalıştım ama belimden baskı uygulayarak beni kendisine doğru çekti.

Kalbim küt küt atıyordu. Sanki dizlerim jöleye dönüşmüş, yavaş yavaş yere akıyor gibiydi. Poyraz'ın dudakları kendimi tuhaf hissetmem yol açıyor, aynı anda ona fazlasıyla sinirleniyor, bir yandan da kızamıyordum. Her türlü düşünce kafamdan ışık hızında akıp giderken kollarının arasından çıkmaya çalıştım. Tam başarıyorum derken Poyraz beni tekrar kendine çekti ve o sırada-

"Yettiniz lan siz!" diye bir gürleme geldi. Kükreyerek yanımıza gelen Mert mavi gözlü oğlanı benden ayırdı. Ellerini Poyraz'ın göğsüne koyup tüm gücüyle onu arkaya doğru ittirdi, Poyraz 1-2 metre geriledi ve düşmekten son anda kurtuldu. En nihayetinde Mert hem Poyraz kadar uzun hem kilolu hem de kaslıydı. Poyraz itiraz etmek için ağzını açtığı sırada Mert üstüne doğru yürüdü ve bağırdı. "Devrim benim kız kardeşim anlıyor musun lan! Bir daha göreyim bak ne oluyor sana!" Poyraz'ın hiçbir şey demesine fırsat vermeden beni kolumdan yakaladığı gibi bahçede sürüklemeye başladı. Ve giderken Alp'e de pek gereği olmayan birkaç küfür etmeyi ihmal etmedi.

"Ayy!" Mert'in eli hem saçlarımı, hem kolumu kavramıştı. O beni sürüklerken parmaklarını gevşetmeye çalışsam da beni daha da hızla sürüklemesine neden oldum. "Ya acıyor!"

"Sus." Burnundan soluyarak söyledi ve okulun arka tarafındaki küçük bir banka doğru yürüdü. Orada 3-4 kişi oturmuş, muhabbet ediyordu. Mert beni sürükleye sürükleye getirip sonunda saçımı bıraktı ve oğlanlara bağırıp siktirip gitmelerini söyleyerek bankı boşalttığı birkaç saniye sonunda oraya çöktü. Korka korka gidip yanına oturdum.

Mert'e dönüp kaşlarımı çattım ve bağırmaya başladım. "Sen bir şey demeden önce söylemek istiyorum ki onu ben öpme-"

"Devrim böyle ortalık kızı mı olacaksın sen acaba başıma?" dedi Mert sinirle bana dönüp. Şaşkın şaşkın ona bakarken, gözlerime yaşlar akın etmişti. Yo, hayır... Bunu ben istememiştim. Bunu gerçekten ben istememiştim. Sadece Alp ile barışmak, Poyraz'dan uzaklaşıp her şeyi yoluna sokmak istemiştim.

Kafamı önüme eğip gözyaşlarımı saklamaya çalıştığımda, Mert biraz fazla ağır konuşmuş olabileceğini fark ederek elini sırtıma koydu. "Öyle dediğim için özür dilerim," dedi, kafamı kaldırıp ona baktıktan sonra iyi olduğumu görünce tekrar eski sinirli haline döndü. "Herkesle flört eden bir hanım kızımız mı olacaksın başıma?" diye düzeltti bu sefer.

Ellerim titreyerek ayağa kalktım. "Ben kimseyle flört etmiyorum!" derken gözlerim dolmuş, dudaklarım titremişti. Mert'e bakarken burnumun direği sızlamıştı. O kadar çok şeyi öyle uzun süredir içimde tutmuştum ki, patlamak üzere gibi hissediyordum. Kollarımı kendi etrafıma sardığımda, Mert ne kadar kötü göründüğüme şaşırmış gibiydi.

Ben kötü birisi değildim, Poyraz'ın sırrını, yani yasadışı işlerle uğraşmasını saklıyordum çünkü iyi niyetliydim. Onu kurtarmaya gitmiştim çünkü iyi niyetliydim. Ve Alp'le konuşmak istemiştim çünkü iyi niyetliydim... Ama eninde sonunda en yakın arkadaşım beni yanlış anlamıştı.

Bir şeyler daha söylemek için ağzımı açtım ama hiçbir şey söylemek istemediğimi fark ettim. Sadece, bir uçurumun kenarında durup kendi sesimin yankısında bağırmak istiyordum. Şimdi ona söyleyebileceğim ne vardı ki? En yakın arkadaşım ben anlatmadan ne demek istediğimi anlayamıyorsa, bana sormadan beni yargılayabiliyorsa, söylenecek bir şey kalmış mıydı?

DEVRİM- Erkek Lisesinde Tek KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin