Bölüm 1: Güneşi Beklerken

40 1 0
                                    

Bugün her sabah olduğundan daha bitkin her gece olduğundan daha hayattayım. Bugün ben yeni bir benim, yeni bir yaşamın ta kendisiyim. Saatin kaç olduğunu bile bilmiyorum gözüme gram uyku girmemiş güneşin doğmasını bekliyorum, kapımın önünden ayak sesleri gelince anlıyorum dünyanın aydınlanmasına benimse kendi karanlığıma gömülmeme az kaldığını. Ayaklarımı yataktan sarkıttım, ayaklarım yerle temas edince soğuk mermerin etkisiyle dişlerimi sıkıp ayaklarımı yatağa yasladım. Kapımın açılmasıyla irkilip kapıya döndüm, babam gözünü dikmiş sanki bir masa süsüne bakarcasına duygudan yoksun bana bakıyordu "Annen yok evde bende çıkıyorum, servisle git." dedi ve cevap vermemi beklemeden kapıyı çarpıp çıktı. Annem günlerdir yoktu evde neredeydi bilmiyordum, belki beni terk etmiş ya da bana asla söylemediği önemli işleriyle uğraşıyordu. Dediğim gibi bilmiyorum, çocukluğumdan beri böyleydi hayatım babam sabahın ilk ışıklarıyla giderdi gece de çok geç gelirdi eve. Annemse ben 9 yaşındayken nadir görünmeye başlamıştı, eve çok geç gelir bazen hiç gelmezdi. Ben de bir şekilde kendime bakmayı öğrenmiştim işte, sevgiyi de kendimden öğrenmiştim... Çalan telefonumla kendi iç dünyamdan sıyrılıp ekrana baktım, arayan her sabah olduğu gibi Alazdı. En yakın dostum, abim... Aniden hattın kesilmesiyle telefonun kapanma sesi kulaklarımda çınladı. Ne olmuştu birden, umarım kötü bir şey değildir çünkü Alaz bu belayı çekmez belanın ta kendisidir... Mutfağa geçip buzdolabını açtım, birkaç dakika bakıştık öyle ne o ilgimi çekecek bir hareket yaptı ne de ben. En sonunda boş dolaba dil çıkarıp kapağı çarptım, cidden dil çıkardım. İnsanlıktan uzak kaldığım her dakikanın beni delirttiğini o an anladım işte. Aç olmadığımı fark edince odama geçip zaten masanın üstünde duran kara tahtayla kaplı olan defterimi açtım.

Kardeşim;

Delirdiğimi hissetmeye başladım iyice, kendi kendime konuşuyorum. Alazla Evime de anlatamıyorum artık, onları bıktırıyor gibi hissediyorum zaten çocukları gibi bakıyorlar bana. Bugün okulumun ilk günü(yeni okulumun) hatırlarda gelirsin belki diye gece uyumadım, ne sen geldin ne de ben uyudum kardeşim:) İçimde bir his var burası bana iyi gelecek, önceki okullarım gibi kavga çıkarmayacağım. Umarım yani... Baş ağrılarım geçmeyecek kadar arttı, ilaç almaktan midem bulandı ilaç bağımlısı olmaktan korkuyorum ama bir tek ilaç kesiyor ağrımı. Sen gittin gideli kahvaltı yapamaz oldum, zaten sevmezdim biliyorsun artık hiç yemiyorum. Bunları okusan beni affeder miydin acaba? Tekrar eskisi gibi olabilir miydik mesela, sanmam... Yeni insanlarla tanışacağım bugün, senin yerini alabilirler belki. Bakarsın seni unuttururlar bana, buna kendim bile inanamadım ama bilirsin benim sağım solum belli değil. Gün başladı, güneşin ışıkları yayılmaya başladı, kimse kapımı çalmadı hala cidden gittin yani sen...

gözümden kağıda damlayan tek gözyaşımla defteri kapattım, kapaktaki resmi okşayıp ayaklandım. Sandalyenin ucundaki okul kıyafetlerine baktım bir süre en sonunda isteksizce üstüme geçirdim sweati, bu okuldaki ilk günümdü neden bilmiyorum? Sanırım yine öğretmenlerin hoşuna gitmeyecek bir hareket yapıp sinirlerini bozmuştum. Ağlamaktan ve uykusuzluktan mosmor olmuş gözaltlarımı okşayıp kapatıcıyla elimden geldiğince kapattım, parlatıcı sürdüm ve gülümseyerek karşımda duran ufak enkaza baktım. Ölüm gibiydim aynı, kimileri için çok cazip kimileri içinse... Ölüm işte. Montumu hızla üstüme geçirip ayakkabılarımı giyerken üçer beşer indim merdivenleri, yuvarlanmaktan saniyeyle kurtulunca komşulardan biriyle göz göze geldik "Kızım dikkat et düşeceksin!" dedi teyze. Hiçbir şey demeden el sallayarak gülümsedim o da arkamdan gülümsedi sadece, kapıdan çıktığımda zaten aşağıda olan servise doğru koştum. Oyun başlıyor Aypare gülümse kayıttayız. Hızla servise binip servis şoföründen özür dileyip şöyle bir baktım servise, herkes yeni bir yüz görmenin şaşkınlığıyla suratıma bakıyordu hatta kimisi yanı boş olduğu halde çantasıyla dolduruyordu. En arkadaki dört koltuktan sadece birinin boş olduğunu görünce oraya ilerledim, çocuktan izin alır gibi yüzüne baktım ters bir tepki vermeyince yanına oturdum. Çantamın içini karıştırarak kulaklığımı aradım ama aptallığıma denk gelmişti ve evde bırakmıştım kendi kendime oflayıp kafamı koltuğa yasladım. Servis fısıltıları saymazsak gerçekten çok sessizde, kafamı etrafa bakmak için cama çevirdiğimde yansımadan yanımdaki çocukla göz göze geldik. Fark etmediği barizdi çünkü gözünü saçlarımdan çekmiyordu, yavaşça kafamı çevirip gözlerine baktım. Ne o çekti gözlerini ne de ben ikimiz de başımızı koltuğa yaslamış öylece birbirimize bakıyorduk.Derin bir nefes aldı ve konuşacak gibi oldu ama son anda ne olduysa vazgeçti. Gözlerini de çekmedi, baktı sadece içinde hiçbir anlam yoktu yani.

Servisten inince derince bir nefes aldım, alışagelmişin dışında adına göre ufak bir okuldu. Kimseye bakmamaya özen göstererek hızla içeri girip gözlerimle müdürün odasını aradım, bulduğum anda hızla kendimi garip bakışlardan kurtarıp içeri attım. Anlamaz bakışlarla bana bakan orta yaşlarını biraz geçmiş adama baktım "Aypare. Aypare Sönmez." dedim kapıya yaslanmış bir şekilde, adımı söyleyince gülümseyip sınıfa kadar bana eşlik etti. İçeri girdiğimde sınıf dolu gibiydi, herkes gülüyordu ve enerji doluydu. Beni gördüğü anda hızla yanıma gelen birbirlerine aşırı zıt boylara sahip kıza ve çocuğa baktım, kız gülümseyerek el salladı "Hoşgeldin! Alyeska ben, bizde seni bekliyorduk. Bu da ikizim Deniz." dedi sevecen bir tavırla. Deniz elini uzatıp tokalaştı benimle, isimleri çok uyumluydu kıyıya vuran dalga ve deniz isteseler de ayrılamazlardı birbirlerinden iç içelerdi. İlk ders bittiğinde herkes dersten bıkmış haldeydi, sınıftan tam çıkacakken arkamdan seslenen Alyayla durdum "Okulu gezdirmemizi ister misin?" dedi dümdüz saçlarını düzeltirken hayır anlamında kafa salladım ufak bir tebessümle. Bahçe yerine üst kata çıktım, bir kat daha bir kat daha derken çatıya ulaşmıştım. Kimsenin olmadığını fark edince yavaşça yangın merdivenini açıp içine oturdum, yoğun sessizlikten rahatsız olup kendi kendime bir şarkı mırıldanmaya başladım. Arkamdaki hareketlilikle irkilerek arkamı döndüm, öğretmen olduğundan emin olduğum adam yavaşça yanıma oturdu korkuyla kalkmaya yeltendim ilk günden azar yememeliydim "Oturabilirsin Pare." dedi tok sesiyle. Ellerimi yerden çekip demirlere dayadım tekrar "Sınıfını mı sevmedin?" "Hayır hayır çok sevdim aslında ama sessizliği seslerden daha çok severim." ufak telaşıma gülerek sırtımı sıvazladı "Seni bu okulun sesi yaparız o zaman." söylediği şeyle gözlerim parladı. Gülümsemesini azaltmadan ayağa kalktı "Dikkat et." dedi ve gitti. Havanın soğuğu yüzümü uyuştururken çalan zille ayağa kalktım, arkamda dikelen servisteki çocukla bir adım geriledim. Hızla belimden tutup beni kendine çekti "Keşke düşseydim." diye mırıldandım "Gözümün önünde daha tanışmadığım kızın ölmesini istemiyorum." dedi tok sesiyle duyduğu için kendimden utanarak kafamı eğip önden ilerlemeye başladım. Arkamdan geldiğini boş koridorda yankılanan ayak seslerinden anlıyordum, merdivenleri her zamanki gibi üç beş atlayıp sınıfa girmeden son kez arkasından baktım. O da sınıfa tam girecekken durup baktı "Gece." diye seslenip kapıyı kapattı, adı geceydi demek ki. Sınıfın gürültüsüne sırıtıp yerime geçtim, yanıma gelen açık kumral çocukla kafamı kaldırdım Denizin yerine geçip bana baktı "Alkan." "Aypare." kısa diyaloğumuzdan sonra ikimiz de açmadık ağzımızı içeri hoplayarak giren Alyeskayla ona baktık "ARKADAŞLAR DERS BOOOŞŞ!!" diye bağırdı küçük bir çocuk gibi o haline ufak bir kahkaha atıp elimi uzun süredir kahkaha görmediği için acıyan elmacık kemiklerime götürdüm kaşlarımı çatarak. Alkan ufak bir endişeyle yüzüme baktı "İyi misin?" dedi elini koluma koyup gülümseyip "Kahkaha unutmuşum." dedim şaka yaptığımı sanmış olacak ki o da güldü. Cama seken taşla Aleyskayla aynı anda cama döndük Deniz bize bakıp "Karahangil." dedi, Alyeska kolumdan tutup beni de cama sürükledi. Karşımdaki 4 çocukla gülümsedim, dört silahşörler gibi dizilmiş bize bakıyorlardı. Esmer çocuk Alyeskaya bakarak sırıttı, "Karahan abi bi şey mi oldu?" dedi deniz ciddiyetle "Öyle bi dalga attı bizi buralara." dedi esmer olan adının Karahan olduğunu öğrendiğim çocuk. Sohbete dahil olma isteğim ağır basınca "Ufak tatlı bir dalga mı o?" diye sordum pişkin pişkin sırıtarak aralarında en uzun olan gülerek Karahan'ın ensesine vurdu "Yeni kız zekiymiş." dedi, Gece kaşlarını çatarak bana baktı "Bir o kadarda aptal." dedi yüzünde mimik oynamazken. Kafamı yere eğip ellerimle oynamaya başladım, Alyeska elimi tutunca şaşkınlıkla ona baktım daha önce kimse gerginliğimi fark etmemişti... Sakin olmamı söylercesine gözlerini sıktı, kafa sallayıp tekrar Geceye baktım. Diğerlerine göre oldukça cüsseli olan çocuk sırıtıp Geceyi dirseğiyle dürttü "Oğlum bizi de tanıştırsana yeni kızla. Kız Alyeska dersiniz boş mu?" dedi gülerek Alyeska hevesle kafa sallayıp eliyle gelin yaptı "Gidelim de tanışalım bakalım." dedi Gece iri çocuk onu ittirirken.

Gecenin İzleriWhere stories live. Discover now