8

102 2 0
                                    

Halk sevmişti galiba beni. Gerçi başka şansları da yoktu. Süleyman'ımın ölümünden sonra herkes ne yapacağını, nasıl düşüneceğini şaşırmıştı. Şehzadeler küçüktü. Mecbur valide sultan işleri devralacaktı. Hürrem ve Mahidevran'ında durumu ortada. Bana güvenmek zorundalar.

Odamda oturmuş sessiz sakin düşünüyordum. Bu yaptıklarımı Süleyman duysa ne derdi ? Kendi istikbalim için yapmıştım bunları. Ona bunları anlatsam bana inanır mıydı acaba ? Kafam çok karışmıştı.

Süleyman'ıma beş evlat vermiştim. İki sultanım üç şehzadem vardı. Aslında altı çocuğum olacaktı lakin düşük yapmıştım. Hekim kadın üzüntüden düşük yaptın dese de inanmıyorum ona. Kesin zehirlendim. Başka bir açıklaması olamaz.

Olan şeylerden evlatlarımın acısını unuttum. İki evladım Hürrem'in hain planı ile vefat etmişti. Bunu hangi cesaretle yapardı ? Ben valide sultanım o ise artık bir hatun. Bende onun evlatlarına kıydım. Gözümden bir damla yaş bile akmadı.

...

İçeri en büyük kızım Mahinur geldi. Bana hiç benzemiyordu. Ben sarı saçlı mavi ile yeşilin karışımı gözlere sahiptim. Süleyman'ım deniz ve ormanın karışımı derdi hep. Beni güzel gözlüm diye seviyordu. Kızım Mahinur ileride çok güzel bir sultan olacaktı belli. Siyah saçlı, siyah gözlüydü. Bakışlarıyla insanı büyülüyor, ezip geçiyordu.

Haremde bir ara benim hakkımda dedikodu yayılmıştı. Bana büyücü demişlerdi. Ne istesem Süleyman'a yaptırıyordum. Bi bakışım yeterliydi. Aslında bu annemden bana geçen bir özellikti.

Bana ben küçükken bakışlarımın büyülü olduğunu söylemişlerdi. Ellerim şifa dağıtıyormuş. Bana çok saçma gelirdi. Ben nasıl ellerimle insanları iyileştireyim ? Bu mümkün mü ? Meğerse gerçekten öyleymiş. Şifa hakkında çok şey biliyorum. Basit tekniklerle şifalı otlarla muhteşem şeyler yapabiliyorum. Ben ben hep buna bağlardım. O güne kadar.

..Bir kaç yıl önce..

"Koşun hekim kadını çağırın ! Validemiz çok hastalandı !"

Büyük bir koşuşturmacanın içinde kalmıştım. Ne yapacağımı bilmez halde dolanıyordum. Aklıma babam geldi bir anda. Bana benim şifam sensin derdi hep. Kafamda şimşekler çaktı. Hızla valide sultanın odasına gittim.

Validenin durumu ağırlaşıyordu. Yanına gidip ellerimi karnına ve göğsüne koydum. Annemin öğrettiği gibi yapmaya çalıştım. Enerjimi aktarmaya çalıştım.

Bir süre sonra hekim kadın yanıma geldi. Ne yaptığımı başta anlayamadı. Sessiz olmasını işaret ettim.

Vücuduma bir ağırlık çökmeye başladı. Yavaşça ellerimi validenin üstünden çektim. Hekim kadına işini yapması için işaret verdim. İşe yarayacak mı bilmiyorum artık.

..Bir kaç gün sonra..

Validemiz nihayet eski sağlığına kavuşmuştu. Ona geçmiş olsun demek için dairemden çıktım. Yolda hekim kadın beni yanına çağırdı. Merakla yanına gittim.

"Sultanım sormak haddime değil lakin merakımdan uyku uyuyamadım. Neydi o yaptığınız? Sizden sonra mucizevi bir şekilde iyileşmeye başladı. Ben tedavi bile etmedim. Sormaya korkuyorum, yoksa efsunlu musunuz ? Lütfen sualime cevap verin. "

"Hekim kadın, bu bana annemden kalan bir yetenek. Efsunlu falan değilim. "

"Nasıl olur sultanım. Siz isminiz gibi efsunlusunuz. Hünkarımız size boşuna Efsun ismini vermemiş. Yüce Rabbimin bir mucizesi bu !"

...

"Validem, nereye daldınız ? Sıhhatiniz yerindedir inşallah."

"Ah, yedi cihanin en güzeli, canım kızım iyiyim. Sadece dalmışım. Ne oldu bir havadis mi var ?"

Harem-i OsmanlıWhere stories live. Discover now