on sekiz

16 4 11
                                    

Günümüz
Oya

Gözlerinde yer alan şaşkınlığı görünce istemsiz olarak gülümsedim. Kendine geldiğinde "Oya!" Dedi ve neredeyse koşarak yanıma geldi.

"Ne oldu sana?" Arif'in kolundan çıkıp göğsüne yaslandım.

"Boşver." Diye mırıldandım. Ardından yürümeye başladı, endişeli gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.

Arif arkamızdan gelirken "Ben bir yere uğrayıp geleceğim. Siz bizim eve geçin." Dedi ve anahtarı Atlas'a uzattı. Ardından Arif koşarak caddeye çıktı.

"Hastaneye gidelim mi?" Dedi ve yürümeye başladı. Başımı iki yana salladım ve teklifini reddettim. "Yürüyebilir misin? Kucağıma da alabilirim."

"Atlas, ayağımda bir sorun yok. Bak, gayet de yürüyorum."

"Emin misin?"

"Evet, eminim."

Ön bahçeye geçtiğimizde masalardan birinde oturmakta olan Melek ile karşılaştık. Gülerek karşısında oturan kıza bir şeyler anlatmak ile meşguldü. Yanına geldiğimizi duymadı ve konuşmaya devam etti.

"...Bende onunla konuşacak kadar vaktim olmadığını söyledim. Tabii bana karşı çıktı ve bir şeyler mırıldandı. Eh, sonrası da malum." Kıkırdadı ve bir anda bize döndü.

"Ah, selam abi. Senin yanına gel- Oya?" Cümlesini yarıda kesip bir anda adımı söyleyince vücumdaki acılara rağmen gülümsedim ve "Selam Melek." Diye mırıldandım.

"Ne oldu sana?"

Saçlarımı yüzümden çekti ve kurumuş kan lekelerine baktı. "Gel hadi Melek. Arif'in evine gidiyoruz." Atlas beni kendine doğru çekti ve yürümeye devam ettik.

"Kızı bu hâlde yürütmesene!" Melek arkamızdan söylenerek gelirken Atlas "Arif'in evi burada ya Melek!" Diye bağırdı. Melek yanıma geldi ve "Ay, doğru." Dedi.

Atlas ve Melek tartışmaya devam ederken bir apartmana girdik ve asansöre ilerledik. "Oya, sen daha önce hiç Arif'in evine geldin mi?"

Melek'in sorusu ile daldığım yerden bakışlarımı ayırdım ve ona baktım. "Hayır."

"Sağ ayakla gir o zaman. Sol ayakla girilmez eve."

"Melek! Sence bunun sırası mı?" Atlas sinirle Melek'e çıkışırken ikisinin bu hâline gülümsedim. "Özledim bu hallerinizi."

İkisi de beni duymuş gibi değillerdi. Kavgalarına devam ederken asansör durdu ve Atlas'a yaslanarak yürümeye devam ettim.

Melek, Atlas'ın elindeki anahtarı aldı ve kapıyı açtı. Ardından içeri girmeme yardım etti. "Gel, şuraya otur." Melek benim koltuğa oturmama yardım etti.

"Arif salağı ilk yardım malzemelerini nereye koydu?" Atlas'ın içeriden bağırması ile Melek göz devirdi ve "Sevgilim salak değil!" Diyerek içeri gitti.

Onlara gülmeye devam ettim. Ardından cebimden telefonumu çıkardım ve Arif'i aradım.

"Oya?"

"Arif, gidebildin mi?"

"Evet, şu an çıkıyorum. Babam şu aralar başka bir dava ile ilgileniyormuş, o yüzden diğer avukat ilgilendi."

"Çok teşekkür ederim. Hakkını ödeyemem sanırım."

"Boşver, ödersin zamanı geldiğinde."

Gülümsedim fakat bunu göremediğini bildiğim için içten içe üzüldüm. "Kurabiye yapsam olmaz mı?"

Kahkaha attı ve "Olur olur." Dedi.

"Tamam, ben seni tutmayayım. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattım ve tekrar cebime koydum. Odaya giren Atlas ile bakışlarımı kapıya çevirdim. "Arif'i arasana, sargı bezlerini bulamadım."

"Gelecekmiş birazdan."

"İyi madem, kendisi yapar pansumanı." Kendini karşımdaki koltuğa attı ve gözlerini kapattı. "Yoruldun mu?"

"Belki, biraz. Peki ya sen?"

"Sanırım bende biraz yoruldum."

Burnundan güldü ve elleriyle yüzünü kapattı. "Dayak yemişsin, geldim biraz yoruldum diyorsun. Aklın yerinde mi senin?"

İstemsiz olarak bu hâline gülümsedim. Üçünü de düşündüğümden çok daha fazla özlemiştim. Keşke bazı şeyleri telafi edebilmenin yolu olsaydı.

Aptal kafamın suçuydu bunlar. Eğer kabullenseydim bazı şeyleri, şu an böyle hissetmeyecektim.

"Değil sanırım."

Ellerini yüzünden çekti ve boynundaki kravatı gevşetti. "Benimde aklım yerinde değil."

"Atlas..."

"Evet?"

"Seninle bir şey konuşmam gerekiyor."

"Nasıl bir şey?"

"Önceden olanlar hakkında."

Bir anda ciddileşimişti. Yaslandığı yerden doğruldu, dirseklerini dizlerine yaslarken tek kaşını kaldırdı ve "Kapatmadık mı biz o konuyu?"

"Kapatmadık. Daha doğrusu sen kapattın, ben değil."

"Tamam, seni dinliyorum."

"Atlas, ben öncelikle özür dilerim. Olanları bilmeden saçma sapan şeyler söyledim. Ve ben bundan..." Bakışlarımız kesiştiğinde bana şaşırmış gözler ile baktığını gördüm.

"Sen buna mı takılısın hâlâ?"

Şaşkın bir şekilde gözlerine bakarken başımı iki yana salladım. "Evet çünkü bu basit bir konu değil."

"Hayır, bundan dolayı kendini suçlu hissetmen benim için sorun olan kısmı. Senin değildi, benim suçumdu."

"Ne? Nasıl yani?"

"Senin duyguların tek taraflı değildi. Fakat ikimizde karşılık bulamadığımızı düşünüyorduk. Bu yüzden bende seni unutmaya çalıştım. Son zamanlarda da seni olabildiğince tersledim. Ve son mesajdan sonra her şey koptu zaten."

---

Selaamm. Naber? İyi misiniz? Öncelikle özür dilerim. Bölümü yazmak uzun sürdü. Beni linç ederseniz haklısın vallaha sjfjdh

Neyse boşverin. Diğer bölümü de geç atabilirim kesinlik veremiyorum. Özür dilerim o yüzden.

Finale de yaklaştık. Hazırlayın kendinizi. Bir anda PAT diye bitirip sizi hayal kırıklığına da uğratmak istemiyorum. O yüzden hadi hayırlısı. Yapacaz bizde bir şeyler ehe.

Görüşürüz, dikkat edin kenidinize. Öpüldünüz u3u

violetta | textingWhere stories live. Discover now