Duyduğum cümlelerle şaşırarak sinirlenmiştim ama belli edememiştim, neden der gibi kafa salladım.

"Seni öldürtmek için... seni köstebek gibi kullanarak zehiri baş düşmanının oteline koydurtacaktı. Tabii aynı zamanda yakalandığında seni... ama kaçmayı başarman... Yinede o kalabalıkta seni nasıl fark ettiler hâlâ anlayamıyorum."

Sözleri belki biraz ağırdı, ama bunu tamamen canımı tehlikeye attığım için söylüyordu. Kızıyordu, çünkü ölme ihtimalim yüksekti. Korkutmuş muydum onu?

"Belki biraz ben söylemiş olabilirim" dedim sağıma doğru bakarak.

"Ne? Sen mi söyledin?"

Şaşırarak sorduğu soruya sadece kafamı aşşağı yukarı sallayarak cevap verebildim.
Ellerini yavaşça anlına koyarak ofladı.

"Kızım sen kafayımı yedin? Adamlara niye gidip ben Halukun adamıyım diyosun?"

"Ya hayır ya öyle demedim" dedim inkar ederek.

"Allahtan demedin ya" dedi dalga geçerek.

"O sordu bende cevapladım. Haluk beyin özel davetlisiyim dedim."

Biraz sessizlikten sonra konuşan o'ydu.

"Bir dakika, kim sordu dedin?"

"Azat... Soy.. Soydere'ydi galiba"

Durdu ve bir iki saniye düşünerek yere daldı. Biraz uzun bakınca elimi aşşağa doğru şıklatarak dikkatini çekmeye çalıştım.

"Nereye daldın, bir şey mi biliyorsun o adam hakkında?"

"Başka ne sordu? Ne konuştunuz?"

"Başka bir şey sormadı, yani öyle havadan su...dan"

Aklıma gelen tuvaletteki olayla cümlemin sondaki kelimesini yavaşlatmıştım

"Evet?" dedi sakıncalı bir ses tonuyla. Her geçen saniye daha da çok susuyordum ve düşüncelere dalıyordum, o ise ben sustukça daha da merak ediyordu.

"Çiçek söylesene, adamı delirtme! "

Bir dakika, şuan beni kıskanıyormuydu? Hafifçe yüzüne gülümseyerek pis pis sırıttım. Sırıttığımı görünce daha da sinir olmuştu.

"Yaa deliricem" diyerek ayağa kalktı ve iki elinide kafasına koydu. Odanın içinde bir o yana bir bu yana gitmeye başladı. Kendi kendine bir şeyler söylerken bir yandan da odayı turluyordu. Sonunda yanıma eyilerek yüzüme odaklandı.

"Eğer bir şey olduysa ve söylemiyorsan-"

"Yoksa ne? Ne yaparsın?"

Gözleri gözlerimde bir kaç saniye oyalansa da, arada bir dudaklarıma kaçamak yapıyordu. Dişlerini sıktığını, belirginleşen çenesinden anlamıştım. Bilerek yutkunduğumda, derin bir nefes vererek kafasını kaldırdı ve hızla ayağa kalktı.

"Allahım sen bana sabır ver" diye mırıldanarak tekrar içeride yavaşça turlamaya başlamıştı. Bense onun bu halini keyifle izliyordum. Çekirdek olsa çitlerdim yani o biçim.

 Ç𝗂𝖿𝗍𝗅𝗂𝗄 [+18] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin