22.

8.1K 250 28
                                    


-22-

Yüzüme nerdeyse beş dakika çelikten sert yüzleri ile baktılar. Korkumuydu bu hissettiğim? Yoksa başka bir şey miydi?

Yavaş yavaş titremeye başlıyordum. Hayır... Hayır şuanda korkamazdım. Korkması gereken kişiler tamda onlardı. Onları tek başıma korkutabilirmiydim? Yeter miydi gücüm?

Sonunda yaşlı adam, elini kaldırarak işaret ve orta parmağı ile silah yaparak kafasına dayadı. Tam o an bir silah namlusunun kafama deydiğini hissettim. Sessizce ağzımı araladım. Titremem artıyordu.

"Beni tanıyomusun, hanım kız?"

Kafamı 'hayır' der gibi salladım.

"Güzeel" dedi sakin bir sesle.

Tamda o an bir damla hücum etti sol yanağıma.

"Bilmek istermisin?" dedi davetkar ses tonuyla.

Bir şey demeden bekledim bir kaç saniye.

Sinirlenmeye başladığını nefes alıp verişinden anlamıştım. Saçlarımdaki namluyu kafamda daha sert hissetim. Gözlerimi sıkıca kapattığımda, yaşlarımın hepsinin aktığını ve çenemden yüzümü terk ettiğini hissettim.

'Evet' der gibi tekrar oynattığımda küçük bir gülümseme yeşerdi gözlerinde.

"Ben iki toz için can alan, can veren adamım"

Gözlerim yavşça açıldı. Bu cümle bana çok tanıdık gelmişti.

"Ben oğlu ölen bir adamım. O gece benim oğlum öldürüldü" çok sakin olması normalmiydi? Peki benim çok korkmaya başlamam normalmiydi?

Yavaşça dişlerini sıkmaya başlamıştı.

"Şimdi, seni buraya çağırdım, sende geldin. O gece sıçtığımın ergen partisinde sende vardın... "

Bir an duraksadı. Aklım bir anda işlevini durdurdu.

"Sizin oğlunuz kim?" dedim titrek sesimle, gücümün yettiğince.

"Tugay Toraman"

Gözlerim fal taşı gibi açılırken, göğsüm hızını arttırıyordu.

Tugay ölmüşmüydü? Nasıl?

"Nasıl?" dedim mırıldanarak.

Adam yüzüme yaklaştı ve sinirle tısladı.

"Söyle şimdi, kim öldürdü benim oğlumu?" gözlerim adeta birer çeşme gibi akıyordu.

Ellerim titriyordu. Nefesim daralıyordu. Gözlerim kararmıştı. O'ydu. Tugayı cihan öldürmüş olabilirmiydi?

"Bakın... Acınızı anlıyorum ama oğlunuz bana taci-"

Bir anda sağ eliyle saçlarımı kavradı ve yüzünü yüzüme sabitledi.

"Oğlumu kim öldürdü?"

"Bilmiyorum" diyerek karşılık verdim.

"Kim!?"

"Bilmiyorum?"

"Biliyorsun! söyle kim!?"

Ellerimle saçlarımı sıkı sıkıya kavrayan ellerini sıkıyordum.

Sıkıntılı bir şekilde nefes verdi ve gözlerini yukarıya doğru kaydırdı. Tam o an öleceğimi hissettim.

Gözleri ile yanındaki adamına bir işaret daha verdi. Tam o an adam çenemi sıkıca tutarak açtırdı ve silahı ağzıma soktu. Gözlerim patlarcasına açıldı.

"Hayr dr" silah sıkışmış ağzımla konuşmaya çalışıyordum.

Silah sesini duyduğumda artık hayattan bağımı kestiğimi düşündüm. Ölmüşmüydüm? Canım neden yanmıyordu? O kadar mı hızlı ölmüştüm? Hiç canım acımadan.

Gözlerim bir kaç saniye kapalıydı. Sadece kapatmıştım, ne ölüydüm ne de diri. Sadece kapalıydı gözlerim.

Kulaklarım çınlıyordu çok sesli bir şekilde. Başım dönüyordu. Yavaşça yanımdaki koltuğa uzandım. Silah sesleri bir ken iki olmuştu. Sonra üç, sonra dört. Bir kez yetmiyormuş gibi bir de silahla üzerimde denememi yapıyorlardı?

Uzandığım yerde bekledim bir kaç saniye. Bitseysi bu kabus, bu gece. Ne güzel olurdu şimdi. Kulaklarımdaki çınlama son bulmazken, gözlerim açılmak bilmiyordu sanki. Bir çift kol dokundu vücuduma. Tanıdık ellerdi. Hissetmiştim. Gözlerim kapalıydı. Ama kalbimin gözleri sonuna kadar açıktı. Beni kucağına alıyordu şimdide. Sanki zırhmış gibi sığındım göğsüne. Birer kanat gibi sardı beni kollarıyla. Kafasını eğerek yüzüme bir cümle söyledi ve anlıma kısa bir öpücük bıraktı.

"Her şey geçecek güzelim, söz veriyorum..."

 Ç𝗂𝖿𝗍𝗅𝗂𝗄 [+18] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin