"Ovvv" dedi giren adam şaşgınca sıçrayarak.

"Yanlış mı girdim?" diyerek önce kendinden şüphe etti.

"Hayır, doğru girdiniz" dedim hiç utanmadan.

Muhtemelen 30'lu yaşlardaydı, elinin üstünde ve boynundaki dövmeler onu bir serseriden çok elit birine dönüştürüyordu. Kumral saçlarını 3'e vurdurmuştu ve masmavi gözleri keskince bakıyordu. Beyaz gömleği ve lacivert takımıyla daha klas duruyordu. Yakışıklı bir beyfendiydi ama maalesef şuanda bununla ilgilenmiyordum. Ayrıca gözlem ve inceleme yeteneğimi sorgulamayın.

Adam verdiğim cevapla beraber bir adım yaklaştı ve merakla sordu.

"Peki sizin burada ne işinizin olduğunu sorsam hanfendi?" dedi gözlerime bakarak. Adam haklıydı ne diyebilirdim ki?

"Trans olarak bir kadın tuvaletine giremem heralde" dedim yalancı bir tonda. Elbette ki inanmamıştı. Ne yapabilirdim ki aklıma gelen en kıvrak yalan buydu.

"Gerçekten mi?" dedi gülerek. Hatta kahkaha mı atıyordu?

Güşünün güzel olmasına karşın bende sinirle gülerek şaşgın gözlerle ona bakıyordum. Trans haklarını savunmaya dünden hazırdım.

"Eveet, aaaa olamam mı?"

Kahkahasına yavaşça bir son verdi ve yüzüme odaklanarak konuştu.

"Hayır, beni yanlış anlamayın, trans olamayacak kadar güzelsiniz de" dedi ciddileşerek. Bir dakika. Ben bu cümlesinden etkilenmemiştim demi? O zaman göğsüm neden hızla aşşağı yukarıya inmeye başlamıştı?

"Yanlış anlayan sizsiniz, trans erkeklerde güzel olabilir" dedim gözlerimi kaydırıp aynada saçlarımı düzelterek. Zübbe rolünü son derece iyi oynamam gerekiyordu.

Gülümseyerek "Mesela hangi trans erkek çok güzel?" sordu.

"Bülent Ersoy" dedim hızlıca.

Tekrar kısa bir kahkaha atarak gözlerime baktı.

"Bir şeyi test etmeme izin verin o halde" dedi ve bir adım daha yaklaştı bedenime.

"Ne testi?" dedim titreyen sesimle. Ben mermer tezgaha sırt üstü yaslanmışken o iyice yaklaşmıştı yüzüme, yaklaşması ile kasılarak biraz geri durmuştum. İki elini beni arasına alacak şekilde mermere dayadı ve mavilerini yüzüme odakladı. Laciverte çalan mavileri, gözlerim ve dudaklarım arasında gidip gelirken, nefeslerim hızlanıyordu. Sıcak ve geniş elleri bir anda gergin ve ince kumaşla sarılı belime dolandığında vücudumun titrediğini hissetmiştim. Ne yapmaya çalışıyordu? Titrememi o da hissettiği için gülümseyerek gözlerimin içine bakmıştı. Dudaklarım aralanmıştı bu sefer, ne yapıyordu bu bana? Ellerimle belimde ki ellerini ittirerek çantamı alıp bir şey demesine izin vermeden çıkmıştım oradan. Neydi bu şimdi?

Derin nefesler alarak bir elimi duvara dayadım.

"Bu adam kim?" diyerek arkama sinirli bir bakış attım.

"Ne hakla bana dokunur?" derken mırıldanıyordum.

Hızla yürüyüp oradan ayrılarak parti noktasına tekrar dönmüştüm. Kenarlarda büyük ve geniş koltuklar vardı ancak hepsi doluydu. Şarkıdaysa şimdi daha çok hip hop tarzında bir şey çalıyordu. Daha sakin bir alana geçerek boş bir masa buldum. Burada açsam kimse görmezdi heralde, dikkat çekmeyeceğini düşündüğüm için çantayı tekrar açarak ağzını araladım. Gözlerimle yoklayarak içindekileri çıkarmadan bakmaya başladım. İçinde bir poşet ve bir silah olduğunu fark ettim. Bu adam bana uyuşturucu taşıttırmıyorsa bende bir şey bilmiyordum. O an ki sinir ve heyecanla gözlerimi yumdum. İçinde bir de zarf vardı. Açıp okumayı çok istiyordum. İçinde para olmadığı kesindi elimle yoklamıştım.

 Ç𝗂𝖿𝗍𝗅𝗂𝗄 [+18] Where stories live. Discover now