19) OBH- Orman Maceraları

1.6K 77 23
                                    

Hani bazı anlar vardır. Hayatı akışına bırakıp her şeye , herkese rağmen yolunuza devam ettiğiniz. Böyle rahatlıkta en yüksek seviyelere çıkıp kimseyi umursamadığınız. Somurtmak yerine sürekli güldüğünüz. Kaşlarınızı çatmayıp, gülmekten yorulduğunuz anlar. İşte bazılarımız o anları çok yaşarız. Ben böyle anları çok yaşayan insanlara "mutlu insanlar" demek istiyorum.

Bir de diğer anlar vardır. Küçücük meseleyi kafamıza taktığımız, sürekli somurtup kaşlarımızı çattığımız , moralimizi bozan anlar... Bu anları çok çok yaşayan insanlara da "kendilerini düşünmeyen insanlar" demek istiyorum.

Mutsuz insanlar değil, kendilerini düşünmeyen insanlar. Çünkü eğer bir insan kendisini düşünürse zaten hep ilk söylediğim mutlu anları yaşamak için uğraşırlar ve mutlu insan olurlar.Benden hepinize küçük bir tavsiye. Kimseyi, hiç bir şeyi kafanıza takmayın. Takıntılı biri olmayın aksine rahatlığın sınırlarını zorlamayacak bir şekilde rahat olun. Gereksiz şeylere önem vermeyin. Hani arkadaşlar arasında "salla gitsin" deriz ya aynen öyle yapın. Sizin moralinizi bozan, sizi olumsuz yönde etkilen, yüzünüzde tebessümler yerine çatık kaşlar oluşturan şeylerden mümkünse ki değilse bile mümnkünleştirin. Böyle şeyleri sallayın gitsin.

Hepimiz mutluluk duygusunu tatmayı, etrafına gülen yüzler bırakmayı ve "mutlu insanlar" olmayı fazlasıyla hak ediyoruz. Korkmayın. Sadece deneyin. Annenizle,babanızla, arkadaşlarınızla dostlarınızla,kardeşlerinizle,kuzenlerinizle, aranızın iyi olduğu diğer kişilerle mutlu olmayı öğrenin ve en önemlisi kendi kendinizi mutlu etmeyi öğrenin. Mutluluğu yükseklerde aramayın. Zaten o hep sizinledir. Sadece sizler onu nereye koyduğunuzu düşünün.

Bazen küçük bir çikolatayla ,bazen bir kez sarılmayla mutlu olan insanlarız biz. Ve bu mutluluğu artık tekrardan gün yüzüne çıkarıp hayatlarımıza katmalıyız...

---

Geç bölüm için affedin. Sınavlar ve bir kaç sebepten ötürü bölüm gecikti ama artık yaz tatili yaklaştığı için yazın haftada iki veya üç bölüm atacağım. Değerli oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Yedi bine yaklaşık kelime içerir. Mutlaka hatalarım vardır. Affola. İYİ OKUMALAR CANLAR! :D

---

Kamp için ormana geleli iki saat olmuştu. Çadırlarımızı kurup yerleştikten sonra herkes kendi arasında yedişerli grup olmuştu. Biz tabii ki bizim tayfayla grup olmuştuk. Her grup Eren hocadan izinli olarak etrafta gezinmek için bir saatliğine ormana çıkmıştı.

Biz de bizim tayfayla on beş dakikadır şu ağaç senin bu ağaç benim yürüyorduk. Herkesin canı sıkılınca Simay'ın ortaya attığı fikir üzerine saklambaç oynayacaktık ama kimse ebe olmaya niyetli değildi. Çocuk gibi sayma bile yapmıştık. Saymada Anıl çıkmıştı ama onu orada bırakıp gideceğimizden korktuğu için ebe olmak istemiyordu.

"Ben ebe falan olmam. Güvenmiyorum size. Sonra beni burada bırakıp gidin değil mi?" dedi Anıl pis pis sırıtan Rüzgar'a bakarak.

"Sırdaş onları anladım da bana neden güvenmiyorsun?" dedim Anıl'a sitem ederek.

"Valla kusura bakma sırdaş. Leblebinin nohut olduğunu öğrendiğimden bu yana anama bile güvenemiyorum." dediğinde Simay "Çüş! Leblebi nohut muymuş?" dedi.

Cidden leblebi nohut muydu? Anıl maalesef anlamında kafasını salladığında ben bile şaşırmıştım.

Rüzgar ve Toprak bizim verdiğimiz tepkilere bakıp güldükten sonra Rüzgar "Anıl uzatma alt tarafı saklambaç ebesi olacaksın. Görende teyzen normal doğum yapıyor da ameliyatta senden ebe olmanı istediler zannedecek." dediğinde gülmeden duramadım.

Olmayacak  Bir HayalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin