34. bölüm

3.6K 171 41
                                    

İ𝕪𝕚 𝕠𝕜𝕦𝕞𝕒𝕝𝕒𝕣, 𝕠𝕪 𝕧𝕖 𝕪𝕠𝕣𝕦𝕞𝕝𝕒𝕣ı 𝕓𝕖𝕜𝕝𝕚𝕪𝕠𝕣𝕦𝕞.

Eve geldiğimizde Kağan beni görmezden geliyordu, bende sıkıntıyla kendime yemek hazırlamış onu yiyordum, Kağan'a da sormuştum ama beni tersleyerek odaya girmişti, bu arada artık ablamların evinde değil Kağan'ın evinde kalıyordum eskisi gibi.

Oflayarak didik didik ettiğim yemeği tezgaha bıraktım, onun yanına gidecektim. Kalbini kırdığım için üzüntüsünü hissedebiliyordum, koşar adım odaya girdiğimde sırtüstü yatağa uzandığını ve gözlerinin kapalı olduğunu görmek beni duraksattı, ama hemen yanına yattım ve çenesindeki kirli sakallarla oynamaya başladım, Kağan kaşlarını çattı ve elimden kurtuldu, ona tekrar yanaştom ve bir bacağımı üzerine atıp göğsüne sarıldım, Kağan debelensede benden kurtulamadı.

"Kağan debelenmeyi kes, kalbini kırdıysam özür dilerim ama bana yalan söylemen hoşuma gitmiyor." Dediğimde debelenmeyi bıraktı, ama hâlâ bana sarılmıyordu. Yalancıktan ağlarmış gibi burnumu çektiğimde Kağan öfleyerek bana sarıldı.

"Ağlama sende hemen!" Dedi, hemen sahteden ağlamayı kestim ve gözlerimi yumdum.

"Pişt, uyuma sakın, git bir duş al! Benimle ormana geleceksin," dediğinde ona merakla baktom.

"Ormana niye gidiyoruz? Ayrıca neden duş alıyorum?" Dedim, Kağan bana cevap vermeden önce yataktan kalktı.

"Duş alacaksın çünkü kokuyorsun, ormana geleceksin çünkü beslenmem gerek ve yanımda olmanı istiyorum, böyşe şeylere alışman için yani." Dediğinde onu kafamla onayladım, hayvanla beslenirse ne mutlu bana.

"Ben kokmuyorum bir kere! Yeni duş aldım!" Sahi ben en son ne zaman duş almıştım? Hiçbir şey hatırlamıyordum.

Kağan güldü, "her insan kokabilir sevgilim, hadi duş al bekliyorum." Dedi, insan kelimesine bilerek baskı yaptığında sinirle yanımdaki yastığı ona fırlattım.

"Pislik! Gelmiyorum ormana filan! Git kendin beslen!" Dedim, Kağan aniden üzerime geldi ve çenemi yumuşak bir şekilde tutup ona bakmamı sağladım.

"Ben seni insan olarak seviyorum, sevmeseydim seni kendime mühürlemezdim değil mi? Hadi bebeğim git duşa al ve hazırlan." Dediğinde hemen yüzümde bir sırıtma oldu ve kafamla onu onaylayıp hemen duşa girdim, bana kokuyorsun demesi utandırmıştı ama bana neydi!

Hızlıca bir duş aldım ve hazırlandım, üzerime yünlü mavi bir kazak ve altımada kalın bir eşofman giydim, saçlarımıda tarayıp kuruttum ve hemen Kağan'ın yanına gittim. Bana baktı ve elindeki siyah şişme montu bana fırlattı, mızmızlık etmeden onu da üzerime geçirdiğimde beni aniden kucağına almasıyla ufak bir çığlık attım.

"Kağan ne yapıyorsun?" Kağan dış kapıyı açtı.

"Uzun zamandır koşmadığımı fark ettim, sıkı tutun." Dedi ve ben onun boynuna sarıldıktan sonra hızlıca koşmaya başladı, yüzüme vuran sert rüzgardan kurtulmak adına suratımı boynuna gömdüm.

Kısa bir süre içinde durduğunda etrafıma baktım, her yer yemyeşildi. Kağan'a baktığımda gözünü dikmiş bir yere bakınıyordu, baktığı yere baktığımda kocaman bir geyik gördüm, bir anda ona üzüldüm, Kağan'ın kurbanı olacaktı hayvancağız.

Kağan hissetmiş gibi bana baktı, gözleri masmavi olmuştu. Beni yavaşça yere indirdi ve yutkundu, zor duruyor gibiydi.

"Sen burada bekle," dedi ve cevabımı beklemeden geyiğe doğru atıldı, resmen uçtu!

Geyiğin acılı çığlığını duyduğumda gözlerimi yumdum, ağlama isteğim olmasada üzülmüştüm, sesler kesildiğinde tek duyduğum Kağan'ın hırıldama ve yeme sesiydi, gözlerimi açtığımda görüntü midemi bulandırdı, Kağan'ın ağzı yüzü kan içindeydi ve hayvanların iç organları görünüyordu, Kağan'ın yanına ilerlediğimde Kağan'dan değilde hayvanın iç organlarından iğrendiğimi fark ettim, Kağan ona yaklaştığımda geyiği kendine çekti ve bana hırladı, şaşkın şaşkın ona bakarken sivri ve kanlı dişlerini bana göstererek tekrar hırladı.

"Kağan sakin ol benim," desem bile daha çok hırladı ve geyiği yemeye devam etti, ses etmedim ve karnını doyurmasını bekledim.

Yarım saat sonra;

"Öf ne bitmez geyikmiş yaa!" Dedi hiddetle, Kağan yemeye o kadar odaklanmıştı ki bana hırlamaya bile tenezzül etmedi.

Kağan aniden yemeyi bıraktığında oturduğum serin yerden kalktım, hava kararmıştı onu beklerken, Kağan'ın gözleri eski hâline dönmüştü.

"Bitti mi?" Dedim imalı bir sesle, Kağan ağzındaki kanları tişörtüne ailince suratımı buruşturdum, 'pasaklı' Kağan bana baktığında omuz silktim, yanıma geldi ve beni kucağına almak için eğildi. Fakat ondan hızlıca uzaklaştım.

"Aman aman! Üzerindeki kanlarla bana sarılma!" Dediğimde kaşlarını çattı.

"Ne yapacaksın? Buradan eve yarım saat yol var," dediğinde yutkundum, cevap vermediğimi görünce gözlerini devirdi ve üzerindeki tişörtü çıkartıp ormanlık alana fırlattı, beni kucağına aldı ve hızla koşmaya başladı.

𝔹ö𝕝ü𝕞 𝕤𝕠𝕟𝕦.

ლლლ

𝓥𝓪𝓶𝓹𝓲𝓻𝓵𝓮𝓻'𝓲𝓷  𝓚𝓪𝓻𝓪𝓷𝓵ı𝓴 𝓓ü𝓷𝔂𝓪𝓼ı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin