2.3.BÖLÜM: İPİN DİĞER UCU

En başından başla
                                    

Öğleni biraz geçerken Jungkook başına dikilip kahvaltının hazır olduğunu haber vererek Jimin'i uyandırmaya çalışıyordu. Gözlerini aralayıp baktığında ise gülümseyen suratını gördü. Sanki tüm gece dışarılarda gezip uyumayan o değilmiş gibi enerjik görünüyordu. Belki de uyuyordu, yalnızca senin olduğun evde değildi, diye fısıldadı içindeki ses.

Bu tatsız düşünceyle gözlerini açmak kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Yan tarafındaki yastığa uzanıp Jungkook'a fırlattı. "Defol."

Jungkook hazırlıklı olmadığı için yastığı yüzüne yerken "Sabahları pek de majesteleri değiliz anlaşılan." diye mırıldanmıştı. Yastığı Jimin'in yan tarafındaki boşluğa geri koyduktan sonra "Ayıldığında mutfağa gel, sabah fırından bir şeyler aldım. Hamur işi seviyor gibi duruyordun. Buradakileri denemiş olursun." diyerek kapıya yürümüştü.

Jimin kaşları hâlâ çatık, yatakta doğrulup otururken Jungkook'un gidişini izledi sessizce. Jungkook'un bu düşünceli hâli normal bir durumda gözlerini yaşartabilirdi. Ama gerçeği bildiğinde işler o kadar da hoş görünmüyordu. Gece gezmelerinden dönüşte eve gelirken demiyordu da, sabah aldım diyordu.

Jimin kendi kendine huysuz bir şekilde mırıldanırken uykusu çoktan dağılmış olduğundan kalkıp duş almak için banyoya girdi. Bilerek oradaki jellerle, maskelerle ve kremlerle uğraşarak işini uzatıyordu ki Jungkook sinir olsun. Ama kendisi sıcak suyun altında ne kadar kalırsa başı da o kadar dönüyordu çünkü karnı acıkmıştı.

Duştan çıktığında zar zor üstünü giyip kendini mutfağa atmıştı. Masanın üstünde geniş bir tabakta duran çeşitli açma ve milföy tarzı şeylere göz ucuyla bakarken tezgâhın üstündeki kahve makinesinden kendine bir kupa dolduran Jungkook'a dik bakışlarını armağan ederek kollarını göğsünde kilitledi ve iki gündür sahiplendiği sandalyeye oturdu. Jungkook'un çaldığı ıslığa kulak kesilmişti. Şarkı mırıldanıyor gibi geliyordu. Birden Jungkook'un bu neşesi açlığını unutturup öfkesini geri getirdi ve masanın üstündekiler gözüne daha itici gelmeye başladı.

"Ben bunları yemek istemiyorum." Sesi net ve aksi çıkmıştı.

Jungkook kalçasını tezgâha yaslayarak kahvesini yudumlarken kupasının üstünden kaldırdığı tek kaşı görünmüştü. "Ne yemek istersin? Bir şey yemeden olmaz." Jimin'in istediklerini duyduktan sonra hemen yapmak için kollarını sıvamaya hazır gibi görünüyordu.

Jimin mutfağın ona dar gelmeye başladığının ve Tarçın kokusunun ona baskın geldiğini fark ederken bakışlarını kaçırmıştı. Jungkook'tan kaçmak istiyordu fakat mutfak küçücüktü. Tutumu dramatik bir dönüşle asabiyetten kırılganlığa dönüşürken ezildiğini hissediyordu. Adını bilmediği, tarifin yapamayacağı bir duyguydu bu. Belki de yıkılmak üzere çıtırdayan binanın altında kalacağını anladığı anın duygusuydu. Jimin enkaz altında kalmak istemiyordu.

"Affedersin," diye mırıldandı. "Affedersin ama gitmeni istiyorum. Üzgünüm, bunu yapamıyorum. Karşıma geçip benimle ilgilenmek istiyormuşsun gibi davranmanı çekemiyorum."

Jungkook şaşkınlıkla elindeki kupa havada duraklarken ne söyleyeceğini bilemeden dudaklarını aralamıştı. Onun bir şey söylemesine fırsat vermemek için "Kendim bir şeyler yapıp yiyeceğim. Lütfen sadece git." dedi Jimin sesi sonlara doğru küçülürken. Bakışlarını yere dikmişti. Rica eder gibi söylüyordu fakat yalvarır gibi geliyordu kulağa.

Jungkook sert bir şekilde yutkunduğunda âdem elması hızlı bir şekilde aşağı gidip gelmişti. Bir şey diyememişti yine. Elindeki kahve dolu kupayı lavaboya boşaltırken Jimin başı eğik bekliyordu yalnızca. Salondaki koltuğun üzerine bıraktığı ceketini aldıktan sonra kapıya ilerledi sessizce.

Cayendo ✣ JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin