Hızla kalsiyum yazısını yuvarlar içine alarak kalemi komidine bıraktı. Ardından gözlerini, çatık kaşlarıyla birlikte, farklı yerlerde gezdiren Omegaya çevirip yanına çömdü.

"Ve senin de asla hoşuma gitmeyen, acını ve sıkıntılarını kendine saklayan böyle bir huyun var... Ne yapsam da benimle paylaşmıyorsun. Söyler misin?"

Ellerini bacaklarına koyup hafif hafif masaj yaparken, hissettiği sızıyla hırlar gibi mavilerin kendisine dönmesini sağladı. "Sen bana sorunlarını söylemezsen, ben nasıl üzerine titreyebilirim?"

Sessizlik içinde gözlerini tekrar kaçıran Louis ile iç çekerek kalktı ve bu kez de yatakta hemen yanına geçti. "O zaman~, bakalım kalsiyum için neler yapmamız gerekiyormuş!"

Harry kısa bir besin araştırmasının ardından parlak gözlerini ona çevirdi. "Bak sen! Hepsi de kuru yemişten sebzeye kadar en sağlıklı şeylermiş! Gidip alayım-"

Harry yakalanacağını anladığında hızla ona uzanan ellerden kaçtı. "A-a! Bu sefer beni baştan çıkararak kandıramazsın. Ne getirirsem onu yiyeceksin. Bu Alfa kaçar!"

"Kaç... Kaç! Siktir git! Sakın odaya döneyim deme, ÇÜNKÜ BURADAN SAĞ ÇIKAMAYACAKSIN SENİ APTAL SAMAN KAFALI ALFA!"

"BEN DE SENİ SEVİYORUM OMEGAM!"

Harry merdivenleri inerken ona duyurmak için bağırdığında yüksek bir çığlıkla karşılık almıştı. Kendi kendine gülerek önce Margaret'a, evde neyin olup olmadığını öğrenmek için, sonra da alışveriş için dışarı çıkmıştı.

×××

"Afiyet olsun Omegam~." Şirin bir şekilde gülümseyerek konuşmasının ardından ciddileşti ve neredeyse sert bir ifadeyle baktı gözlerime. "Hepsi bitecek."

"Tamam babacık..."

Memnuniyetle, biraz da kendinden geçerek, gülümsedi ve çaprazıma oturdu. Beni salona indirip uzun koltuğa oturttuktan sonra bacaklarımı uzattırmış, yanı başıma koyduğu sehpaya fındık, fıstık ve kuru meyve gibi yemişlerin olduğu bir tabak, yeşilliklerden oluşan, muhtemelen daha önce hiç yemediğim otların da bulunduğu, bir salata ve büyük bir bardak süt getirmişti. İddiasına göre bunların hepsi kalsiyum içeriyordu benim ağrılarımı geçirecekti.

"Fazla kalsiyumdan başıma neler gelecek acaba..."

"Ne dedin Omegam?"

"Hiç, hiçbir şey." Diyerek ağzıma bir fındık attım.

Tamam, ilgi isteyen bendim. Ama bu şekilde de olmazdı ki? Çerezler hadi neyse, ancak bu 'salata' adı altında gelen şey beni hiç cezbetmiyordu. Üstelik kuru meyveden de nefret ederim.

Tepsiye burun kıvırıp ağzıma başka bir fındık atarken aklıma gelen şeyle duraksadım. Yeşillikle dolu tabağı süzmeyi bırakıp gözlerimi mesajlaşıyor gibi görünen Harry'ye çevirdim. Acaba..?

"Alfa."

"Omegam?"

Hızla telefonu bırakıp bana dönerken acil bir şey konuşuyor olmalıydı ki telefonu peş peşe mesaj sesleriyle titriyordu. Ancak o tamamen görmezden gelerek bana odaklanmıştı.

Memnuniyetimi şimdilik saklayarak tuttuğum çatalın ucuyla doğranmış yaprakları dürttüm. "Biliyor musun...? Bence bunu yemektense," Gözlerimi gözlerine çevirip imalı bakışlar atarak devam ettim. "..senin gözlerine bakmak bana daha iyi gelecektir... Senin yeşillerinin yerini alamayacaklar hiçbir zaman..."

Yüzünde git gide büyüyen gülümsemesini izlerken zafere ulaşacağımı düşünerek yan sırıtışımı korudum.

"Bu güzeldi," Mayhoş gülüşünü bozmadan devam etti. "..ama o salata bitecek."

Raunchy Alpha // larryWhere stories live. Discover now