4.Bölüm

201 94 8
                                    

Ateş suya düşer mi?

Gözlerimi araladığımda bir sandalyenin üzerine bacağımı uzatmış, diğer sandalyenin üzerinde de oturuyordum. Başımı kaldırdım hafifçe masadan, dağınık, yağlanmış saçlarımı çektim yüzümden. Heryerim tutulmuş, ağrıyordu. Ne ara mutfağa geldim, ne ara uyudum hiç hatırlamıyorum. Asrının tavırlarını çıkaramıyordum aklımdan. Üzülüyordum da içten içe, bana böyle davranmasını gerektirecek ne yaptım ki. Evet benimle kalmak zorunda değildi. Beni bu halde bırakmak yerine, açıkça dile getirebilirdi. Sürekli toparlan diye telkin veriyordum kendime, ben beni dinleyemiyordum. Tek asrın mıydı düşüncem tabiki hayır. Dün gece yine bir mesaj geldi.

" Aptal küçük kız. O minibüse binmeyerek anlaşmayı bozdun ve bunun bedeli ağır olacak. Sakın aklından birşeyler yapmayı geçirme zira yaşamayı sevdiğini düşünüyorum. Benden mesaj gelene dek uslu dur."

Korku iliklerime ilmek ilmek işleyen, elektrikler gittiğinde, annemin yanıma gelene kadar karanlıkta onu beklediğim şeyin adı. Eve her geç geldiğimde aceba babam kızacak azarlayacak mı diye bin bir çeşit düşündüğüm şeyin de adı. Korku genç bir kızı minibüse iteklemeye çalışanların elinden kurtulmak için verdiği çaba.
Korku bir gece yarısı mesajlarıyla aldığı tehdit.
Korku bendim şuan herşeyiyle.

Bekledim çaresizliğimle, elime aldığım ufak bir bibloyla, saatlerce bekledim. Ya evimi öğrendilerse ya şimdi gelirlerse. Bana yine zarar verirlerse.
Keşke asrın burada olsa dönse diye yalvarışlarım, ve benim yine güvendiğim dağlara karlar yağması..

İç çektim, gözümden akan yaşları silerken. Ellerim rimel karası olmuş, baktım baktım birde ona ağladım.
Kalktım kol değneklerime tutunarak güç de olsa. Pencerden dışarıyı seyrettim, birkaç insan geçiyordu simitçinin sesi dolduruyordu kulağımı, kapının önünden geçiyordu. Sabah olmuştu ama vakit hayli erkendi. Odama geçtim, dolaptan temiz kıyafetler çıkardım. Üzerimde hala önceki günden kalma pembe sweet, bir tarafı alçıdan dolayı komple kesilmiş yırtık kot vardı. Suyu açtım küvetin kenarına oturdum alçımın ıslanmaması gerekiyor, bacağımı dışa doğru uzattım. Akıttım soğuk suları kafamdan aşağı. Her gözümü kapamamda sesi yankılandı kulaklarımda; "Kara".
Aktı su misali tüm düşünceler, aktı ama gitti mi bilinmez.

Asrın dan;
Öfkem beni aşıyordu, sinirle çarptım kapıyı çıktım evden. Hızla arabama bindim. O kadar hızlı gelmişim ki evimin önünde buldum kendimi. Düşüncelerim beynimi kemiriyordu, sanki bi güç beni alt ediyordu buna izin vermemeliydim veremezdim. Sıradan bi kız onu önemsememeliydim. Karar vermiştim kendi kendime bir daha asla onu görmeyecektim. Arabanın içinde ne kadar oturdum bilmiyorum. Kendimle çelişkiye giriyordum. Ukalanın teki, illaki bakar başının çaresine hem banane ondan ne hali varsa görsün. Arabanın kapısını açıp saniye düşünmeden indim. Durdum
"lanet olsun"
hızla geri oturdum koltuğa , direksiyona vurdum defalarca öfkemi ondan çıkarırcasına ve tekrar tuttum asyanın yolunu. Kapısının önüne geldim indim arabadan, bir sigara yaktım yaslandım bir süre pencereyi izledim. İçeri girmeyecektim -Asrın korhun - dum ben. Çıktığım kapıdan bir daha asla içeri girmezdim. Girmezdim ama ne oldu da kapısında bekler oldum bilemiyordum. Belki de beni öfkelendiren buydu bi kıza acımak.

Yıllar önce babam annemi öldüresiye dövdü hem de gözlerimin önünde , vestiyerin arkasına gizlenmiş ufacık bir çocuktum. Daha fazla dayanamadım koşarak yanlarına gittim. Babamın öfkeli gözleri beni buldu.

"Ne o adam oldun da ananı mı kurtaracaksın. Hadi kurtar bakalım."

Kahkahaları odayı çınlatıyordu, kör kütük sarhoş yerinde doğru düzgün duramıyordu. İğrenç kahkahalarıyla hem bana bakıyor hem anneme vuruyordu.

Duman KarasıWhere stories live. Discover now