Jungkook gülümseyerek elimi kavramış ve hızla ayağa kalkmamızı sağlamıştı. Yürümeden önce bana bakmış ve baştan aşağı bedenimi süzmesi ile bende üzerime bakmıştım. Sorunun ne olduğunu anlayamadığım için sorar gözlerle tekrar Jungkook'un yüzüne bakmıştım.

"Bu üzerindeki kıyafetler sence de çok rahatsız edici değil mi? Bunlarla ormanda rahat edemezsin."

Söylediklerine hak vermiştim. Maalesef saray kurallarından biri de giyimdi. Sarayın içinde her daim şık ve ciddi giyinmesekte, pijama ile dolaşacak kadar da rahat değildik. Dışarıya çıkarken zaten şık olmam gerekiyordu çünkü ben bir "prenstim"

"Haklısın ama yanımda başka kıyafet yok" bu duruma birazcık canım sıkılmıştı ve istemeden de olsa bu yüzüme yansımıştı. Sanırım artık ciddi anlamda rahat olmak istiyordum.

Jungkook yüzümün düştüğünü fark etmesi ile bir elini çeneme atıp kafamı tekrar kaldırarak yüzüme yaklaşmıştı. Bu ani yakınlaşma ve teması ile kalbim deli gibi hızlanmıştı. Tamam sakin olmalıyım.. sorun yok..

"Asma o yüzünü ben sana kıyafet vereceğim."

Yüzüme bir gülümseme yerleştirip kafamı onaylarcasına sallamıştım. Gülümsemem ile Jungkookta gülümsemiş ve çenemdeki parmağını çok hafif oynatarak parmağı ile olduğu yeri okşamıştı. Tanrım.. dokunuşu çok yumuşaktı, çok narindi ve çok güzeldi.. bana neler yapıyordu böyle? Ufacık dokunuşu bile kalbimi hızlandırabiliyordu, beni afallatıyor ve bacaklarımın titremesine neden olabiliyordu.

Jungkook'un çenemdeki elini çekmesi ile bir anlığına boşluğa düşsemde beklemeden elimi tutması ile tekrar gülümsemiştim. Nasıl bir etki bıraktıysa dokunuşunu hala hissedebiliyor gibiydim.

Jungkook beni de peşinden sürükleyerek kendi odasına girmiş ve dolabını açarak içine bakmıştı. Kısa Bir süre gözlerini kıyafetlerde gezdirdikten sonra eline bir eşofman ve tişört alarak bana uzatmıştı.

"Sana biraz büyük gelebilirler ama dolabımdaki en küçük kıyafetler de bunlar"

Yüzümdeki hafif tebessüm ile onaylamış ve bana uzattığı kıyafetleri elinden almıştım.

"O zaman sen çık ben giyineyim"

Junkook yarım ağız sırıttıktan sonra bir şey dememiş ve bana arkasını dönerek yürümeye başlamıştı. Odadan çıkacağını düşünürken yatağa oturup rahat bir tavırla bana bakması ile afallamış ve hafif kaşlarımı çatmıştım.

"Giyin ya bakmam ben" bunları söylerken yüzündeki sırıtmayı büyütmüş ve bana göz kırpmıştı.

Cidden onun yanında giyineceğimi falan düşünmüyordu değil mi? Yüzündeki ifadeye karşılık kaşlarımı daha çok çatmıştım. Tanrım bu adam çok rahat davranıyordu.

"Tabi bende senin önünde giyinirdim değil mi?"

"Neden olmasın?" Yatakta biraz daha yayılmış ve gözleriyle kısa bir anlığına bedenimi süzdüğünü görmüştüm. Bunu yapması ile istemeden de olsa utanmıştım, o bedenime bakınca kendimi çıplak gibi hissetmiştim.

Derin bir nefes alarak sakince tekrar konuşmuştum. Sakin ol Taehyung sadece sinir etmeye çalışıyor..

"Jungkook çık dışarı ya!"

"Ufaklık sinirlendi." Jungkook bu sefer ayağa kalkmış ve söylediği şeye seslice gülerek odadan çıkmıştı. Tabiki kapıyı kapatmayıda ihmal etmemişti.

O her ne kadar gülse de ben sözlerine gözlerimi devirmeden edememiştim. Ufaklık ne ya!

Çok kafama takmamaya çalışarak jungkook'un bana verdiği kıyafetleri hızlıca üzerime geçirmiştim. Siyah bir eşofman ve yine aynı renklerde bir tişört vermişti. Tam da söylediği gibi kıyafetler cidden üzerime bol geliyordu. Tişörtü idare edebilirdim ama eşofman belimden düşüyordu ve bu beni rahatsız ederdi. Olurda altımdan düşerse cidden utancımdan yerin dibine girebilirdim. Tanrım.. düşüncesi bile çok korkunç.

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now